TÜRKİYE’DE YASAYAN GÜRCÜLERİN ANADİLİ (DEDAENA) İLE İLGİLİ SORUNLARI VE BAZI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Kategoriler
/
Dil & Kültür
/
TÜRKİYE’DE YASAYAN G...
TÜRKİYE’DE YASAYAN GÜRCÜLERİN ANADİLİ (DEDAENA) İLE İLGİLİ SORUNLARI VE BAZI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Türkiye’de Gürcüce Öğreniminin Geçmişi ve Bugünkü Durumu

Sözlü Edebiyat Ürünleri - Eski Dualar

Türkiyeli Gürcülerin, Gürcüstan'ın Türkiye İle İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını* - Mustafa Yakut (Guram Khimşiaşvili)

TAMADA-Eskimeyen Gelenek

Gürcülerin Dünya Medeniyetine Somut Katkıları

Gürcü Kahvesi Pişirme Cihazı

İlia Çavçavadze - Müslüman Gürcülerin Hıristiyanlaştırılması

Etnografya Müzesi’nde bir anıt: Çikuneti Camisi

Borcğala

Lamproba

Türkiye Ortaokullarında Gürcüce Dersler Başladı

Mustafa Yakut (Guram Khimşiaşvili)-"Yolun açık olsun, anavatanın seni bekliyor!"

400 yıl sonra da Gürcüce konuşuyoruz

14 Nisan anadil günü

Gürcü Dilinin Kısa Tarihi* - Dr. Zura Batiaşvili

Gürcü giyim tarihinden: "Çokha-Akhalukhi"-Prof. Dr. Roland Topçişvili

Gürcistan’da yazı kullanımının 2700 yıllık tarihi onaylandı

*Gürcü İsim ve soy isimleri-Prof. Dr. Roland Topçişvili

*Marmara Bölgesi Etnik Gürcülerinin Tarımsal Kültürü ve Özellikleri-Prof. Dr. Nodar Şoşitaşvili

4.Gürcü Şenliği Gemlik Haydariye’de yapıldı

“Gürcü Alfabesinin Üç Türünün Yaşayan Kültürü” UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirası Listesinde!

Yemek Masasında Erkeklerin Saygı Gösterisi Olarak Birbirlerine Sarılıp Öpmesi Bizim İçin Ne Kadar Gelenekseldi?

Murgul Ortaokulunun Seçmeli Gürcüce Dersi Sınıfı Öğrencileri Aileleri İle Birlikte İki Günlük Batum Turu Yaptı

*Türkiye’nin Gürcülere Bakışı ve Türkiyeli Gürcülerin Kimlik Algısı

Gürcüce Öğrenelim videoları tek sayfada

TÜRKİYE’DE YASAYAN GÜRCÜLERİN ANADİLİ (DEDAENA) İLE İLGİLİ SORUNLARI VE BAZI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Dünya üzerinde anadili ile devlet dilinin örtüştüğü veya örtüşmediği pek çok coğrafya vardır. Anadili ile o ülkede yaşayan tüm bireylerin ortak konuşma ve yazışma dili aynı olanlar bu konuda her hangi bir sorun yaşamazlar.


Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,

Hepinizi yürekten selamlıyorum.

Anadili, insanın doğumundan itibaren ailesinden ve soyca bağlı olduğu toplumdan öğrendiği dildir.

Dünya üzerinde anadili ile devlet dilinin örtüştüğü veya örtüşmediği pek çok coğrafya vardır. Anadili ile o ülkede yaşayan tüm bireylerin ortak konuşma ve yazışma dili aynı olanlar bu konuda her hangi bir sorun yaşamazlar. Örneğin,Türkiye’de yaşayan Türk kökenli vatandaşlarla Gürcistan’da yaşayan Gürcü asıllı vatandaşların bu bağlamda bir problemleri yoktur.

Ben, bu akşam burada Türkiye Gürcülerinin anadili ile ilgili sorunlarını ele almaya çalışacağım.

Büyük savaşlardan veya önemli bazı tarihsel olaylardan sonra gerçekleşen göçler pek çok sorunu da beraberinde taşımıştır.

Anadolu coğrafyasında yeni yurtlar edinen Gürcüler daha çok kırsal kesimi tercih ettiler.

Bu insanlar, her ne kadar geldikleri bölgelere benzeyen yerleri tercih ettiyseler de onların asıl amaçları kültürlerini ve özellikle dillerini korumaktı. Elbette kentlerin yaşamsal kolaylıklarını onlar da biliyorlardı ama bildikleri bir şey daha vardı. O da bu kentlerde dillerini ve kültürlerini çok daha hızlı kaybetme ihtimali. Bundan dolayıdır ki en az yetmiş sene başka toplumlardan ne kız aldılar ne de kız verdiler. Kapalı bir toplum hayatını tercih ettiler. Özellikle İnegöl gibi yoğun oldukları bölgelerde daha da tavizsiz davrandılar. Bir Gürcü kızı o günün şartlarında uzağa da gidecek olsa ancak bir Gürcü delikanlı ile evlenebilirdi. Örneğin benim dedemin halası 1890 yıllarında Gazelli Köyü’nden İznik’in Elmalı köyüne gelin gitmiştir.

Türkiye’de yaşayan Gürcüler şimdiye kadar şu nedenlerden dolayı kimliklerini korudular:

1-Anadillerine sahip çıktılar. Kültürlerinin en büyük koruyucusu ve taşıyıcısı olan dillerini konuştular ve en az bir asır boyunca çocuklarına öğrettiler.

2-Geleneklerine sıkı sıkıya bağlı kaldılar.

3-Özellikle müziklerini ve danslarını hiç terk etmediler.

4-İnançlarını korudular. Dinlerini kültürleriyle uyumlu olarak yaşadılar.

5-Anavatanlarını hiçbir zaman unutmadılar. Çocuklarına geldikleri coğrafyayı çok iyi tanıttılar.

6-Gürcistan’daki kardeşleriyle tamamen önyargısız iletişim kurdular ve bu iletişimi canlı tutarak devam ettirmeye çalıştılar.

Tarihsel akış içerisinde Türkiye Gürcüleri yurt edindikleri coğrafyanın tamamı ile bütünleşti. Bu bütünleşme dışa açılımı sağladı. Kendi varlıklarını ve kültürlerini çevrelerine kabul ettirdiler. Akrabalık bağları genişledi. Kız alındı, kız verildi. Sosyal hayat renklendi. Refah düzeyi arttı.

Bu gelişmelerin son derece mutluluk verici olumlu ve tamamen insani olduğuna şüphe yoktur; ancak bu bağlamda anadili öğrenimi bazı zorluklarla karşılaştı. Bu zorlukların başında ebeveynlerden birinin Gürcüce bilmemesi ve buna bağlı olarak evde Gürcüce konuşulmamasıdır. Hatta bazı ebeveynler Gürcüce bilmelerine rağmen çeşitli nedenlerden dolayı ne yazık ki evlerinde Gürcüce konuşmadılar. Böylelikle Gürcüce günlük yaşamda arka planda kaldı. Bu durum kuşaklararası dil iletişimini zayıflattı. Bu zayıflama süreci günümüze kadar geldi.

Anadili ve kültürünün kaybolmasını asla istemeyen Türkiye Gürcüleri bir takım arayışlara yönelmişlerdir. Bu arayışlardan ikisi üzerinde duracağım.

1-Bazı ebeveynlerin çocuklarını köylere anneanne, babaanne ve dedelerinin yanına gönderip anadili eğitimini almalarına zemin hazırlamışlardır.

2-Ülkemizde çok büyük beğeni toplayan Gürcü halk danslarını çocuklara öğretme çabası

Günümüz Türkiyesi’nde Gürcü müziği ve halk dansları o kadar beğenilmiş ve kabul görmüştür ki bu ülkede yaşayanların büyük bir çoğunluğu Gürcü olsun olmasın düğünlerini bu folklorik etkinlikle taçlandırmayı daima övünç meselesi yapmıştır.

Gürcü dili ve kültürünün unutulmaması için yapılan bu tür etkinlikler çok önemli ve değerli fakat yeterli değildir. Bu durumda hepimize düşen görevler vardır. Elbette anadilimizi unutmamalı ve unutturmamalıyız. Çözümler üretmek zorundayız. Çünkü anadili her insanın en temiz ve en kutsal kaynağıdır. En meşru ve en temel insan hakkıdır.

Türkiye Gürcülerinin anadili (dedaena) ile ilgili sorunların başında alfabeyi bilmemeleri ve buna bağlı olarak yazılı kültürün oluşmaması yer alır. Ülkemizde sadece sözlü iletişim kültürüyle bir asır boyunca Gürcücenin nasıl korunduğu kanaatimce dil bilimcileri tarafından detaylı bir şekilde incelenmeye değer bir konudur.

Çocuklarına Gürcüce öğretmek isteyen ailelerin yazıyı ve yazı dilini ön plana çıkarmaları gerekmektedir. Türkçenin yanı sıra; İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça öğrenen çocuklarımız neden anadili olan Gürcüceyi öğrenmesinler? Elbette öğrenirler. Nitekim bugün İnegöl’de atılan bu adımlar yani kıymetli Teona VARŞALOMİZE ile Kafkas derneğinin çalışmaları gerçekten önemli ve saygıdeğerdir.

1980’li yıllara kadar dedaena her Gürcü evinde konuşuluyor, öğreniliyor ve öğretiliyordu. Bu gün bu en doğal öğrenme yöntemi azalmış olmasına rağmen yeni hamlelerle açıkları kapatmak mümkündür. Her Gürcü asıllı veya Gürcülerle akraba olan ya da Gürcü kültürüne ilgi duyan, dünya kültür ve edebiyatını araştıran herkes Şota Rustaveli’nin  “K a p l a n   P o s t l u    K a h r a m a n “ adlı  eserini orijinalinden okuyup anlamalıdır. Ben sırf Mevlana’nın Mesnevi’sini orijinalinden okumak için Farsça öğrenen insanları tanıyorum.

Biz Türkiye Gürcüleri Gürcistan’daki köylerimizi, dağlarımızı, ormanlarımızı akarsularımızı anlatan hikâyelerle büyüdük. Ben ilk defa Gürcistan’a gittiğim zaman bırakın yabancılık çekmeyi adeta sürekli orada yaşamışım hissine kapıldım. Her yer aydınlık ve tanıdıktı. Çünkü oradaki Cemal Amca ile buradaki Cemal Amca’nın, buradaki Esma Hala ile oradaki Esma Hala’nın hiçbir farkı yoktu. Her birisi her zaman güler yüzlü ve sevgi doluydular. Ve bana “şvilo, şvilo, şeni cirime şvilo“ diye hitap etmek suretiyle aynı dili konuşuyorlardı. Aynı yemekleri ikram ediyorlardı.

Seksen yaşında vefat eden babam hasta olmasına rağmen vefatından iki yıl önce dedesinin doğup büyüdüğü Gürcistan’daki köyünü ziyaret etti. Ziyaretinden sonra yaşamını sürdürebildiği iki yıl boyunca bu ziyareti ile ilgili anılarını dilinden düşürmedi.

Gürcistan’daki akrabaların kendisini doktora götürdüklerini, hastanede herkesin kendisiyle Gürcüce konuştuğunu, özellikle hemşirenin “Amca kolunu aç, ayağını uzat, gözünü kapat, dön, uzan vb.“ şeklinde Gürcüce hitabının kendisini çok duygulandırdığını ifade ettiği anısının devamında şunları söyledi: Doktora para teklifinde bulunduğumda bana ne dedi biliyor musunuz?“ Biz misafirden asla para almayız.“

Aynı hatıranın devamını kendisini doktora götüren Gürcistan’daki akrabamı şöyle nakletti:

Evet, doktor “Biz misafirden para almayız“ dedikten sonra amcamıza soyadını sordu. O da doğal olarak “Tataroğlu“ deyince doktor, “Amca ben eski soyadını sormuyorum yenisini söyler misin?“ deyince ben devreye girerek; “Evet amcanın soyadı dediği gibidir. Çünkü o bizim Türkiye’den gelen akrabamızdır.“ bilgisini verince doktor hayretler içerisinde kaldı ve şunları söyledi:

“O kadar güzel Gürcüce konuşuyordu ki benim onun başka bir yerden gelmiş olacağını tahmin dahi edemedim. Buralı olduğunu düşündüm.“

Anadilimizi öğrenmek, öğretmek, okumak, yazmak için şüphesiz biz Türkiye Gürcülerine büyük görevler düşmektedir. Ancak bizim Gürcistan devletinden de bazı isteklerimiz vardır.

Türkiye’de Gürcü televizyon kanalları hatırı sayılır düzeyde izlenmektedir. Bu kanallardan birinde veya birkaçında günün belirli saatlerinde Türkiye’deki Gürcülere yönelik programlar hazırlanabilir. Bu programlarda şunlara yer verilebilir:

1-Gürcistan’daki güncel olaylarla ve dünyadaki diğer Gürcülerle ilgili bir haber programı. Bu haber programı daha yavaş bir diksiyonla sunulmalı ve Türkçe alt yazılı olmalı.

2-Gürcüce okuma, yazma ve konuşmayı öğretip geliştirici programlar yapılmalı.

3-Türkiye’deki çocuklara yönelik kolay anlaşılır, basit programlar hazırlanmalı.

4-Orijinal Gürcü yapımı filmler ve diziler yayınlanmalı ve bunlardan bazıları Türkçe altyazılı olmalı

5-Dil öğretimine yönelik, Türkçe açıklamalı kitaplar yayınlanmalı.

6-Klasik eserler aslına uygun olarak Türkçeye tercüme edilmeli.

Halk dansları ile ilgili bilgi ve öğretmen desteğini de Gürcistan’ın esirgememesini diliyoruz. Zira bizi ayakta tutan en önemli dinamiklerimizden birisi de halk danslarımız ve buna bağlı olarak müziğimizdir.

Sözlerimi burada bitirirken hepinize saygı ve teşekkürlerimi arz ediyorum.

 

Abdullah TATAROĞLU

 

İnegöl Kafkas Folklor ve Kültür Derneği’nin 18 Nisan 2015 Tarihinde “Deda Ena” günü münasebeti ile ikinci kez düzenlediği panelin sunumudur.

Kategorideki Diğer Yazılar