1386-1403 yılları arasında Timurleng'in sekiz defa saldırıp işgal etmesi Gürcistan Krallığı'nı çok ağır bir duruma düşürdü. Birleşik Gürcistan’ın Kralları V. Bagrati (1360-1393*) ve onun selefi VII. Giorgi’nin...
1386-1403 yılları arasında Timurleng'in sekiz defa saldırıp işgal etmesi Gürcistan Krallığı'nı çok ağır bir duruma düşürdü. Birleşik Gürcistan’ın Kralları V. Bagrat (1360-1393*) ve onun selefi VII. Giorgi’nin (1393*-1407*) Gürcistan’ın bağımsızlığı, varlığını ve özgünlüğünü korumak için özverili mücadelesinde ülke çok büyük kurban verdi. Tarımsal üretim düzeni ve kültürü ile dönemin en ileri devleti olan Gürcistan Krallığı kadar bölgede başka hiçbir ülke herhalde zarar görmemiştir. Gerçekten XV. Yüzyılın başındaki sekiz adet yıkıcı saldırı sonrasında Timurleng Gürcistan ile ateşkes imzalamak zorunda kalarak onu bir Hıristiyan ülke olarak tanıdı. Bu Gürcistan halkının en büyük zaferi idi fakat yine de tüm bunların yıkıcı etkisi ile ülke sonunda gerileme ve parçalanma yoluna girdi. Sonrasında ise Kafkasya sınırlarında hâkimiyet kuran farklı göçebe sürülerinden oluşan devletlere Gürcü devleti gerekli şekilde karşılık veremiyordu, aynı zamanda ülkede güncel iç sorunlar da gelişti. Bunun ilk işaretleri ise Timurleng’in saldırısı esnasında ortaya çıktı, 1387 yılında Kral Davit Narin’in torunu Aleksandre (Aleksandre'nin babasına kral V. Giorgi sadece Ersitavilik vermişti) kral olarak kutsandı fakat Batı Gürcistan Eristavilerinin desteğini alamadı, onlar Birleşik Gürcistan Kralına sadık kaldılar [1]. Kısa zamanda Aleksandre’nin ölümünün ardından onun varisi Giorgi de tahtı ele geçirmeye çalıştı fakat Eristaviler aynı şekilde ona tabi olmaya da hayır dediler. Bu duruma kızan “prens” Giorgi en güçlü Eristavi olan Dadiani’nin sarayını yıkmaya ve bu yolla tüm Batı Gücistan’ı kontrol altına almaya karar verdi. Bu dönemde ise ünlü I. Vamek Dadiani (1384-1396) Odişi Eristavı idi. Vakhuşti Batonişvili’nin verdiği bilgiye göre “Bu Giorgi Vamek Dadiani ile savaşmayı, bu şekilde onu bozguna uğratıp itaat ettirmeyi, başkalarını da ele geçirmeyi planladı. Askerlerini İmereti’de topladı ve Odişi’ye gitti. Vamek Dadiani şiddetli çatışmalar sonucunda İmereti askerlerini yendi ve Kral Giorgi’yi öldürdü - 1392 yılı” [2].
Yani Gürcistan Kralı tarafından kendisine Batı Gürcistan’da en geniş yetkiler verilen Eristavi Vamek Dadiani krallık tahtının talibini haklamayı başardı, ülkenin birliğini korudu. Bu, Kral V. Bagrati ve çocuklarının Doğu Gürcistan’ı istila eden Timuleng’e karşı savaştığı dönemde olduyordu. Şunu belirtmek gerekir ki tüm bu yıkıcı savaşlar boyunca Timur Batı Gürcistan’a sadece bir kez ve son istilası sırasında yapılan fedakârca savaşlarla çok büyük kurbanlar verme pahasına girebilmiştir ancak Timur’un ordusuna karşı durulmuş ve Timur İmereti’den öteye geçmeyi başaramamıştır. Bu şekilde aralık ayının ortası gelmiş o geri dönmek zorunda kalmıştır. Böylece Batı Gürcistan’ın büyük kısmı Timur’un yıkıcı savaşlarından kurtulmuştur.
Timur’un Gürcistan’daki savaşları hakkında Ermeni tarihi kayıtlarında ilgi çekici bir bilgi var. Tarih yazıcı Toma Metsopeli’ye göre (1378-1446) Birleşik Gürcistan Kralı V. Bagrat Orta Asyalı komutana esir düştüğü ilk savaştan sonra Timur onu zorla Müslümanlaştırdı ancak Kral aklını kullandı ve Çağatay hanını kandırarak Gürcistan halkını Müslümanlaştıracağını söyleyip ondan asker aldı, Bagrati oğullarına (Giorgi ve Konstantine) önceden haber verdi, sonra Timurleng’in askerlerini dar ve geçit vermez bir vadiye soktu, orada pusuya yatmış olan Bagrati'nin prensleri onları karşıladı ve 12.000 kişilik ordusuna saldırarak tamamını imha ettiler. Ermeni yazarın söylediğine göre tutsak edilen ve zorla Müslümanlaştırılan “İberia Kralı, Tanrının lütfuna mazhar oldu, onu (Timur’u) kandırdı: Bana büyük bir ordu verirsen tüm ülkeyi ele geçiririm. Daha sonra da sekiz dile sahip kabilelerden oluşan onları (Gürcistan halkı) bizim dinimize (İslam) geçiririm. Onların hepsini size ve sizin dininize itaat ettiririm. Onlar – Dvali, Oset, İmereti, Megrel, Abhaz, Svan, İberialı ve Meskhi’lerdir” [3] – Onun dediğine göre Gürcistan Devleti o dönemde işte bu sekiz kabileden (Ermenice söylemle “dil”) oluşuyordu.
Biz yine de kaynağın güvenilirliği ve olaylar zinciri üzerinde durmayacağız, ilginç olan Ermeni yazarın saydığı kabilelerdir. Herşeyden önce burada «Oset» termini dikkat çekiyor. O belli bir bölgenin adıdır ve etnik yapısı ile de adı geçen Gürcistan halkından (Dvali halkı, İmereti halkı, Megreli, Abhaz, Svan, İberialı, Meskhi) farklılık gösterir. Gürcistan içindeki Os kolonizasyonunun daha önce XIV. Yüzyılda Kral V. Giorgi döneminde Gürcistan’dan çıkarıldığı biliniyor. Ancak buradan anlaşıldığına göre onların Gürcistan’dan çıkarılması ile her şey bitmemiş, Gürcistan Krallığı Kuzey Kafkasya’da bulunan Osetya’yı da sınırlarına dâhil etmişti. Diğerlerine gelince [Dvali; İmeretili, Megreli, Abhaz, Svanlar, İmeretililer, Meskhiler] bunların Kartveluri dillerinin üç kolu (kendi diyalekt ve şiveleri ile İberiuli (Kartuli); Zanca (Kolkhuri) ve Svanca) tek bir Kartveluri kökünden gelip aynı kökten gelen üç kol olduğunun belirtilmesi gerekir. Dolayısıyla Ermeni yazarın ifadesinde geçen şekilde İmereli, Dvali, Meskhuri dilleri diye diller ise yoktur ve bunu yazar Toma da iyi biliyordu ve o eğer Kartveli (Laz-Gürcü) kabilelerini kastediyor olsaydı bu durumda kesinlikle diğerlerini de sayardı örneğin Kakhetili’leri, Guria’lıları, Ç’anları (Lazları), Cavakhileri v.b. Bu nedenle gayet açık ki Toma Metsopeli burada Gürcistan Krallığı'nın o günkü sınırları içerisinde olan bölgeleri, yönetim bölgelerinin isimlerini ifade ediyor, özellikle Dvaleti, İmereti, Samegrelo yani Odişi, Apkhazeti, Svaneti, Kartli-Kakheti ve Meskheti illerini. Eğer böyle olmasa Ermeni yazar kesinlikle Ermeniler’den de burada söz ederdi çünkü o dönemin Gürcü ve yabancı kaynaklarının verdiğin bilgiye göre Kuzey Ermenistan’ın tüm toprakları Gürcistan sınırları içerisinde idi ve yeterince geniş bir alanı kapsıyordu.
Bunlarla örtüşen ve fazlasıyla ilgi çekici bilgiler veren Katolik Sultaniye Başpiskoposu İoane Haliponteli XIV. Yüzyıl sonu ve XV. Yüzyıl başlarında İran’da görev yapıyordu ve yaşananların doğrudan tanığı idi. Papa tarafından görevlendirilen Başpiskopos İoane bu dönemde bölgede devam eden süreçle ilgili birkaç kez Avrupa’da elçi de oldu. O sadece Avrupa ülkelerini ve Timurleng’in devletini değil Kafkasya’yı da çok iyi tanıyordu. Gürcistan’da gelişen ve o dönemde olan olaylar İoane Haliponteli tarafından geniş şekilde yazılmıştır. Gürcistan hakkında bilgiler, ülkenin coğrafik durumu, doğası, yaşam biçimi, adet ve gelenekleri, dini görüşleri, onların özellikleri verilmiştir. Onun eserinde ülkenin bölgelerinin yönetim yapısı da incelenmiştir. Haliponteli’nin verdiği bilgiye göre Timurleng Kral Bagrati'nin hazinesinde “en mükemmel, değerli ve tüm dünyada ün yapmış inciler” olduğunu biliyordu ve tüm imkânları ile bu hazineyi ele geçirmeye çalışıyordu. Bu nedenle Kral ve Kraliçe'nin serbest bırakılması karşılığında onbinlerce florin değerindeki bu incileri istedi. Kral Bagrati'nin oğulları bunu duyduğunda kaygılandılar çünkü bu mücevherler Meryem Ana ikonunun birleştirilmesi için ayrılmıştı ve onlara el uzatılmasını yasak kabul ettiler. Fakat Kral prensleri bunu kabul etmemeleri durumunda ülkenin büyük kurban vereceğine ikna etti ve onlar da mücevherleri Timurleng’e göndermek mecburiyetinde kaldılar. Timurleng bunun karşılığında Kral Bagrati ve Kraliçe Ana’yı serbest bıraktı. Görüldüğü gibi yazılı kaynaklarda Timur’un Kral Bagrati'yi serbest bırakma nedeni farklı anlatılmıştır, dolayısıyla bunun analizi gerekir. Aynı metinde İoane Haliponteli aynı şekilde o dönemdeki durumu anlamamızı sağlayacak şekilde Gürcistan’ın farklı farklı taraflarına da değiniyor. Halipanteli yazısında “Cikilerin ülkesi Çerkeslerin ülkesi ile aynıdır [Ziqnia sive Iarquasia]... Bu bölge batısında Karadeniz’e uzanır ve kuzeyden Tatarların ülkesine, doğudan Kaspi (Kafkas) dağlarına yine güneyden ise Gürcistan’a [Ioriania] yani Apkhazeti’ye [Apcasia] – diyor ve ekliyor – Apkhazeti (Abhazya) Çerkesya’ya komşudur, küçük, dağlık bir bölgedir… Onlar [Abhazlar] ilahi ve dini konularla fazla ilgilenmiyorlar, Gürcülerle [Ioriania] aynı dine mensuplar. Onların kendilerine ait dilleri var… [Apkhazeti’nin] doğusunda Gürcistan tarafında [Ioriana] Samegrelo [Mengrella] adında bir bölge var. Burası yeterince büyük bir ülkedir. Halkın kendi dili var, yine buranın (Samegrelo) halkı da İberialılarla [Ioarlani] aynı yazıya sahip ve aynı dine mensup. Samegrelo daha çok düzlük alanlardan oluşur. Onun dağları yüksektir ve Apkhazeti ve Kafkasya ile (usque ad Cecos at Caspeos) sınırdır… Megrellerden başka bu dağlık bölgelerde yaşayan ve farklı diller konuşan halklar var, onlar Svanlardır [sueui]… Onlar Gürcülerin dinindeler… Gürcistan Asya’daki ondört bölgeden biri olup bu tarafın [Samegrelo’nun] doğusundadır.. Gürcistan (Iorıania) büyük bir ülkedir ve birkaç büyük parçadan oluşur… Batı’da Kafkas yani Elbruz dağları [Albas] ile sınırdır… [Gürcistan] güneyde büyük Ermenistan yani İran ile doğuda Bakü yani Hazar dağlarına ve kuzeyden de Tartarların topraklarına sınırdır. Bu ülke [Gürcistan] iki parçadan oluşur. Dış kesimine Kartli [Ioriana], yine iç kesimine ise Abkazeti [Apcasia] denir… Söylediklerine göre onlar farklı yöneticiler tarafından yönetilmelerine rağmen burası da dahil tek bir kralları var. Onlar hiçbir zaman barışa sahip değiller. Onlar [Gürcüler] dindar, doğru bir halktır, İsa’nın inancını kolayca kabul ediyorlar. Onların kendilerine ait dilleri ve 38 harften oluşan yazı sistemleri var. Onların dini inancı birçok bakımdan Yunanlıların inancına benziyor.. Onların patrikleri kendilerine Katolikos diyorlar.. Onların bu şekilde üç farklı bölgeye ait ve hiçbiri diğerine bağlı olmayan Katolikos Patriği var. Onların [Gürcüler] Konstantinepol (İstanbul) Patriği'ne büyük saygısı var ve ona bağlılar… Burada [Kartli’de] aynı şekilde onlardan [Gürcüler] başka halklar da yaşıyor, bu halklar ticaretle uğraşan Ermeniler, Seracenler [Müslümanlar] ve Yahudilerdir. Dağlarda sınır bölgelerinde Dvali’ler [Duelli], Alanlar, Oslar [Assi] ve başkaları da yaşıyor.. [4].
Burada en önemli bilgiler veriliyor. Piskopos Gürcistan’ın iki parçadan oluştuğunu doğruluyor, bu parçalardan biri dış kesim olarak ifade edilen Kartli (Ioriania), yine ikincisi ise iç kesim olan Abkhazeti (Apcasis) dir. Sokhumi’deki Katolik Piskopos Petre Geraldi’ de 1330 yılında Gürcistan’ın iki kesimini tam olarak bu şekilde yazıyor, “Tanrının izni ile Alt (kvemo) Gürcistan’da Sebastapol (Sokhumi) Episkoposu Petrus… İki Gürcü krallığının gelenekleri…” [5] Daha önce de söylendiği gibi ülkenin “alt (kvemo)” ve “üst (zemo)” Gürcistan olarak iki kesimden oluştuğu Gürcü yazılı kaynaklarında X. Yüzyılda karşımıza çıkıyor ve kvemo (alt) her zaman batıyı ifade ederdi “zemo” ise doğuyu. Bu kaynaklar da bunu izliyor, -Apkhazeti Batı Gürcistan’dır, yine Kartli Doğu Gürcistan yani dış kesim. Aynı şekilde Katolik Piskopos Çerkesya ile ilgili yazısında Gürcistan ve Apkhazeti’nin aynı olduğunu onaylıyor. Aynı zamanda o Batı Gürcistan’ın iki prensliği (saeristavo-eristavlık) ile ilgili konuları da yazıyor. O doğrudan Apkhazeti Eristaviliği'nin (prenslik) Çerkesya (Ciketi) ile komşu, dağlık ve küçük bir ülke olduğunu yazıyor. Bizim bildiğimize göre o dönemdeki Apkhazeti Eristaviliği (prenslik) bugünkü Apkhazeti’nin dışında idi ve Mdzimta Nehri ile Gürcistan Krallığı'nın sınırının geçtiği Nikopsia arasındaki topraklardan oluşuyordu. İoane Haliponteli Apkazeti Prensliği halkının yaşamını da kısaca yazıyor. Onların kendi dilleri olduğunu onaylıyor ve pek inançlı olmadıklarını ve Gürcülerle aynı dinden [biçimsel olarak] olduklarını açıklıyor. Doğal olarak o dönemin Apkhazeti Prensliği halkının çoğunluğunu Abaza-Ciket ve birbirleri ile akraba kabileler oluşturumaktaydı, kendi pagan gelenekleri hâkimdi ve Apkhazeti Prensliği Gürcistan Krallığı'nın sınır bölgesi olduğu için ve yine Biçvinta Patrikliği de o dönem halkının çoğu Kartveli (Laz-Gürcü) olan Odişi yöneticisinin toprakları içinde olduğu için Apkhazeti Bölgesi'nde Gürcü kilisesinin etkisi nispeten azdı. Samegrelo’ya gelince, yazarın dediğine göre o büyük bir ülkedir, çoğu düzlük alanlardan oluşur ve aynı zamanda Apkhazeti dağları ve Kafkas dağları ile sınırdır. Gagra bölgesindeki dağlar o zamanki Apkhazeti ile Samegrelo prenslikleri (Eristavlıklar) arasındaki sınırı oluşturuyordu. O dönemde Samegrelo Prensliği bugünkü Apkhazeti’nin neredeyse tamamını kapsıyordu. Megreller ve Batı Gürcistan’ın diğer Gürcü kabilesi Svanlar yazara göre İverialılar (Doğu Gürcisrtan Gürcüleri) ile aynı dine mensuptu, yazıları da onlarla aynı idi. XV. Yüzyılda yazılan bu belgeden aynı zamanda ülkenin farklı bölgeleri farklı yöneticilerin idaresi altında olmakla birlikte Gürcistan’ın tek bir kralının olduğu anlaşılıyor. Katolik Piskopos orada barışın hâkim olmadığını ilave ediyor. Bu, Batı Gürcistan’da o dönemde yaşanan savaşların belgeye yansıması olup 1392 yılında I. Vamek Dadiani Krallık tahtına göz dikip ayaklanan prens Giorgi’ye karşı savaş veriyor bununla birlikte Timurleng’in istila döneminde dağlık bölgelerde birkaç kez ayaklanma meydana geldi. Piskopos Batı Gürcistan Gürcülerinin geleneklerini, dillerini ve o dönemde 38 harften oluşan Gürcü alfabesi kullandıklarını da yazıyor. Aynı zamanda Gürcistan topraklarında birkaç Patriklik olduğunu söylüyor. Belirtilmesi gerekir ki bunlardan biri Gürcistan Krallığı içerisindeki tüm Katolikosların veya Patriklerin bağlı olduğu ana kilise Mtskheta yani tüm-Gürcistan Katolikos-Patrikliğidir. Söz ettiği ikinci Biçvinta’da bulunan Apkhazeti (yani Batı Gürcistan) Patrikliği olup biraz daha sonraki dönemde Meskheti yöneticisinin Gürcistan’ın birleşik kilisesinden ayrılma çabasına rağmen Gürcistan’da resmi olarak üçüncü bir Patriklik merkezi olmamıştır. Samtskhe Atabeg’i II. İvane Cakeli (1391-1444) ilk zamanlar Gürcistan Krallığı'na sadık idi ve ülkenin düşmanlarına karşı fedakârca savaşıyordu, sonraları ise I. Aleksandre’ye karşı durdu ve devlet karşıtı faaliyetlere başladı. O Samtskhe için kilise bağımsızlığı elde etmeye çalıştı ve bu işte onun arkasında Atskuri Episkoposu vardı fakat Mtskheta Episkoposu herşeyin karşısında durdu ve Meskheti Episkoposlarının çoğu da ona destek verdi. Kısa sürede de Kral Aleksandre Samtskhe Atabegi İvane’yi esir aldı, krallık askerlerini Meskheti’ye soktu ve tüm önemli kaleleri ele geçirdi. İvane Cakeli af diledi. Atskuri Episkoposu ise pişman olarak tevbe etti. Piskopos İoane’nin belgesinden gayet iyi görülüyor ki tüm Gürcistan coğrafyasında hem kilise-ibadet dili hem de yazı dili Gürcüce idi.
Eristavi Vamek Dadiani’ye gelince o bu dönemde hem Gürcistan’ı korumak ve hem de kuzeybatı sınırlarını güçlendirmek zorunda kaldı. O, Cikilere karşı büyük bir sefer düzenledi, bu seferin sonunda da onların kaleleri yok oldu. Vamek, Ciketi’den tutsaklar ve değerli eşyalar getirdi, bu eşyalar arasında daha sonra kendi soy mezarlarında kullandığı ve Khobi manastırın süslediği mermer sütunlar da vardı. Bu sefer hakkında sözkonusu manastırda halen mevcut yazıt da bilgi veriyor [6].
Gürcü Krallık-Prensliklerinin kuzeybatı sınırı eski Kolkheti Krallığı döneminden beri şimdiki Tuapse’nin bulunduğu bölgede yer alan Nikopsia’dan geçiyordu. Kolkheti Krallığı'nın zayıflayarak yıkılmasının ardından bu bölgeye Abaza-Adige kabilesi olan Cikiler hâkim oluyorlar, Cikilerden ilk bahseden Strabon olup [7] onlar yavaş yavaş güneye doğru iniyor ve Gürcü kabileleri yerlerinden çıkarıyor. II. Yüzyıl Roma İmparatorluğu resmi görevlisi ve tarihçi Flavius Ariane bu bölgeyi bizzat gezmiş ve eski Kolkheti Krallığı halkı hakkında çok önemli bilgiler vermiştir. Ariane’nin kayıtlarına göre Akhuenta [Şukha] nehri Sanigler ve Cikileri birbirinden ayırıyor [8], yine Ariane’nin Nikopsia’yı eski Lazika (Παλαιὰν Λαζικὴν) ismi ile anlatması [9] bu bölgenin Gürcülüğünün en önemli kanıtıdır.
Aynı zamanda, Kolkheti Krallığı'nın yıkılmasının ardından buraya Abaza-Adige kabilesi olan Cikiler yerleşiyor. Bu toponimin (yer adının) aynı olduğuna V. Yüzyılın yazarları da [10] katılıyor ve aynı zamanda bu nokta birçok eski haritada Palœa Lazica veya sadece Lazica olarak işaretlenmiştir [11][12].
Daha sonraki dönemlerde Kartveli (Laz-Gürcü) Karallık-prenslikleri bu bölgeyi yeniden birleştirip sınırları içine almayı ve birleşik Gürcistan Devletine entegrasyonunu başardı. Burada yaşayan ve Nikopsia’dan Şakhe nehrine kadar yayılmış «C i k i l e r» Kuzey Kafkasyalı farklı farklı Abaza-Adige kabileleri ile akraba idiler, aynı zamanda onlar burada Gürcistan Devleti'nin egemenliği altındaydılar. Moğolların Kafkasya’ya gelişinden sonra ise onların Gürcistan’ın güneyine doğru hareketi başlıyor ve bu dönem tam olarak Gürcistan’ın karışık olduğu döneme denk geliyor ancak Batı Gürcistan’da yeniden VI. Daviti’nin kral olmasından sonra ve yine sonrasında V. Giorgi tarafından ülkenin yeniden birleştirilmesi sonrasında bu süreç durmuştur. Yukarıda bahsedilen sınır noktası « N i k o p s i a » V. Giorgi’nin halefi IX. Daviti’nin krallığı ile birlikte Gürcü yazılı tarihinde Gürcistan Krallığı'nın son noktası olarak anlatılmaktadır. “Kral Giorgi’den sonra onun tahtına Daviti oturdu. Katolikos-Episkoposlar toplandı ve Nikopsia’dan İspir’e, Derbent’e kadar büyük kral olarak kutsadılar” [13], bu 1346 yılında gerçekleşti. Sonraki dönemlerde Abaza-Adige grupların hareketinin daha büyük bir hal aldığı görülüyor ve hem Karadeniz’in kıyısından güneye doğru hem de Kuzey Kafkasya’nın dağlık bölgelerinden göç de başlamıştır. Bu dönemde Odişi Ersitaviliği Vamek Dadidani’nin doğrudan kendi toprakları idi ve Poti’den Khosta’ya kadar olan alanı yani bugünkü Apkhazeti’nin tamamını kapsıyordu. O tarihte, daha ilerideki ve halkı Gürcü olmayıp birbirine akraba Abaza-Adige gruplardan oluşan o zamanki «Apkhazeti Eristaviliği (prensliği)» de Vamek Dadiani’ye bağlı idi. Daha önce de söylendiği gibi Apkhazeti ve Odişi Prenslikleri (Eristavilikler) Khosta ve Gantiadi bölgesinden geçiyor ve bu XIV-XV. Yüzyıla ait birçok belge ile sabittir [14][15][16 ][17][18]. Dolayısıyla bu gruplara Gürcüler (ve Avrupalılar) mekanik olarak «Abhaz» (veya «Cik-Abhaz») diyorlardı. Bu dönemden itibaren «Apkhazeti»nin önemi değişmeye başlıyor. Oysa daha önceki yüzyıllarda hem Gürcü hem de yabancılar için «Abhaz» genel anlamda Gürcü yine «Apkhazeti» ise Gürcistan anlamına geliyordu. Bu pek çok Gürcü ve yabancı belgede onaylanmaktadır [19][20][21]. Bu dönemden itibaren ise «Abhaz» artık daha çok Apkhazeti Eristaviliği'nde yaşayan ve köken olarak Gürcü olmayan halkı ifade etmeye başladı. Yukarıda söz edilen İoane Holiponteli’nin kaynağından görüldüğüne göre yazar Apkhazeti’yi iki farklı anlamda kullanmaktadır. O, birleşik ülkenin iki büyük parçasından biri olan tüm Batı Gürcistan’a Apkhazeti diyor, aynı zamanda Abpkhazeti Prensliği'ni de küçük bir topluluk olarak yazıyor. Dolayısıyla Apkhazeti isminin anlamının daralmasının tipik örneği Sultaniye Katolik Piskoposunun kaynağında görülmekte olup sonraki yüzyıllarda daha keskin bir şekilde görülüyor ki «Apkhazeti» ve «Abhaz» dendiğinde genelde Kartveli (Laz-Gürcü) ve Gürcistan'ı ifade eden değil Apkhazeti Bölgesi'nde yaşayan Abaza kökeninden gelen halkı ifade eden bir isim oluyor, onların etnik veya siyasi sınırı da doğuya doğru Kartvelilerin (Laz-Gürcü) yaşadığı Biçvinta, Anakopia (Akhali Atoni) ve Tskhumi (Sokhumi) bölgesine doğru geliyor.
Gürcistan Krallığı'na bağlı olmayan büyük Ciketi bölgesine gelince, halkın çoğunluğunu Çerkes kabileleri oluşturuyordu. [Büyük] Ciketi Kuzey-doğu Karadeniz kıyılarını kapsıyordu ve güneydoğudan Nikopsia’ya kadar geliyor burada Gürcistan Krallığı ile sınır oluşturuyordu. Dadiani’nin seferi hakkındaki belgeler açıkça gösteriyor ki Vamek tüm Ciketi kıyılarını Azak denizine kadar ele geçirdi. Büyük olasılıkla Vamek Eristavi sınırı daha kuzeye taşımış olmalı, sonraki yıllarda yapılmış ve farklı kartografik atölyelerde üretilmiş portolan haritalarında (denizcilik haritaları) Samegrelo’nin (M E G R E L I A) sınırlarının genişliği haritada bugünkü Gelencik’in ilerisini ifade eden ve Mauro Laco olarak gösterilen bölgeye kadar uzanıyor [22]. Dolayısıyla Vamek Dadiani’nin seferi sonrası Gürcistan sınırının geçici bir süre için kuzeybatı yönünde daha ileri bir noktaya çekildiğini söylemek mümkün olup yine Avrupa belgelerinde belirtilmektedir [23][24][25 ][26].
Bundan birkaç on yıl sonra I. Vamek Dadiani’nin halefi II. Mamia Dadiani (1396-1414) kendine bağlı bir prenslik olan Apkhazeti Eristaviliği'ni doğrudan yönettiği topraklara katmaya karar verdi. Gürcü kaynaklarının verdiği bilgiye göre “Mamia Daidani durumun ne olduğunu gördü, Abhazları itaat altına almaya karar verdi ve aynı yıl [1414] Odişili Megrelleri topladı ve gitti. Onu hazırlıklı karşılayan Şervaşidze Abhazlarlarla birlikte sert kaşılık verdi, Megrelleri yendiler, Mamia Dadiani’yi de öldürdüler ve askerleri püskürttüler, kovalanan askerler Odişi’ye geri döndü [27]. II. Mamia Dadiani’nin ölümü krallık tahtını fazlasıyla endişelendirdi. O, en sadık Eristavi ve Batı Gürcistan’da devletin dayanağı idi. Aynı zamanda Kral I. Aleksandre’nin (1412-1442) izni olmadan Mamia Dadiani kendi isteğiyle Apkhazeti Eristaviliği'ni istilaya girişmiş, doğrudan kendi toprakları ile birleştirmek istemiştir, çünkü ülkenin istikrarı için rahatsızlık verici işaretler görmüştü ve tüm bunları yeni bir savaş izleyebilirdi. Buna dayanarak onun verdiği reaksiyon bunu durdurmadı. Kral derhal büyük ordusuyla Batı Gürcistan’a geçti ve Odişi Eristaviliği'ne girdi, tarihi kaynakların söylediğine göre Mamia Dadiani’nin oğlu Lipariti krala geldi ve babasının işlediği suçu bağışlamasını istedi. Kral Aleksandre fazlasıyla merhametliydi, Lipariti'ye acıdı, onu incitmedi ve babasının yetkilerini ona verdi. Sonra Liparit Dadiani’yi de Apkhazeti’ye götürdü. Apkhazeti yöneticisi Şervaşidze krala uydu ve onun yüceliğine itaat etti. Kral Aleksandre, Eristavi Şervaşidze ve Eristavi Dadiani’yi barıştırdı, onlara yetkilerinin sınırlarını bildirdi ve Kutaisi’ye geri döndü. Doğu ve Batı Gürcistan’ın ileri gelenleri ve Patrikleri bir araya geldi Aleksandre Kral olarak kutsandı [28]. Kral Aleksandre’nin seferinden sonra Batı Gürcistan’da birkaç onyıl boyunca barış hâkim oldu ve Tümurleng tarafından tahrip edilmiş olan ülke yavaş yavaş yükselme yoluna girdi. Samegrelo ve Apkhazeti Eristaviliklerinin sınırına gelince, sınır eskiden olduğu gibi Khosta-Gantiadi bölgesinden geçiyordu. Aynı şekilde etnik olarak da bugünkü Apkhazeti Bölgesi halkının baskın çoğunluğunun sadece Tskhumi (Sokhumi) ve Anakopia’da (Akhali Atoni) değil Gagra bölgesinde de Gürcülerden oluştuğu tam olarak o döneme ait olan Avrupalı kaynaklarda onaylanmakta olup burada Megrel köylülerin Katoliklerin Mesihin yüceltilmesine izin vermediği anlatılmaktadır [29]. Şervaşidze yine Dadiani’lere bağlı idi ve Apkhazeti Eristaviliği yine Odişi Eristaviliği'nin egemenliği altında idi ancak onlar Dadiani’lerin egemenliği konusunda çok arzulu değildi ve bu durum kaynaklardan iyi anlaşılıyor. Birkaç yüzyıl sonra rahip Agnetaşvili Apkhazeti yöneticisi hakkında şunu söylüyor “Apkhazeti’yi Ciketi’ye kadar Şervaşidze yönetiyordu ve Şervaşidze bağlı olduğu Dadiani’lerin tüm emirlerini yerine getirmiyordu” [30], görüldüğü gibi II. Mamia Dadiani’nin baskını onları bir kez daha bu ailenin sadece onların hâkimi ve yöneticisi değil herhangi bir fırsat oluşması halinde sadece prensliklerini yutacak rakipleri de olduğuna inandırdı. Bu nedenle de Dadiani’lere karşı kullanabilmesi mümkün olabilecek Apkhazeti Prensliğinin (saeristavo) Gürcü olmayan halkı (yani artık «Abhaz» olarak adlandırılan halk) Şervaşidzeler için bir dayanak oldu, ancak tüm bunlar için uygun bir zaman gerekiyordu çünkü hala tek bir birleşik Krallık yönetimi altında idiler ve yönetim Eristavlar arasında anlaşmazlıklara izin vermezdi, sonra yine Dadiani verdiği başarısızlık hissine rağmen siyasi açıdan ve Ceneviz ticaret kolonisi de onun yönetimindeki bölgede olduğu, bu finansı o yönettiği ve gelir bu yolla hazineye aktarıldığı için ekonomik açıdan da kendisinden güçlü idi.
XV. Yüzyılın ilk yarısında Apkhazeti Eristaviliği'ne Kuzey Kafkasya’dan ve Karadeniz kıyısından gelen yeni Abaza-Adige elementleri yerleşmeye başlıyor. Doğal olarak onlar Dadiani’lerin yaptığı sınırı bozuyorlar ve Apkhazeti Bölgesi'ne geliyorlardı. Dadiani ve Şervaşidze arasındaki anlaşmazlık sadece tüm bunlara fırsat veriyordu.
Burada yine Kafkasya ve Karadeniz kıyıları ile ilgili Avrupalı bir kaynaktan söz edeceğiz. Bavyeralı asker ve gezgin Johan Schiltberger (1380*-1438*) kendi “gezi kitabında” ülke hakkında ve 1394-1427 yılları arasında gelişen olayları yazıyor. Johan Schiltberger Raind Leonhard Ripardinger’in zırhlı techizatını taşıyan kişi idi ve onunla birlikte Macaristan Kralı Sigismund tarafından Osmanlı İmparatorluğu'na karşı düzenlenen haçlı seferinde bulundu fakat 20 Eylül 1396’da başlayan Niğbolu Savaşı'nda Haçlı ordusu yenildi, Johan ise Osmanlı Padişahı Sultan Beyazıt’a esir düştü. 1402 yılında Ankara savaşında onu bu kez Timurleng esir aldı. Timurleng’in ölümünden sonra onun haleflerinin hizmetinde idi. Onlardan biri olan Ebubekir’in kapısına Altınorda devleti tahtının talibi Çekre sığınmıştı. Çekre Altınorda’ya tahtı ele geçirmek için döndüğünde de Johan onun ekibinde idi. Çekre’nin ölümünden sonra ise onun görevlilerinden biri olan Manşuk’un yanına geçti. Sürülen Manşuk Gürcistan’a Samegrelo Eristaviliği'ne kaçtı. Johan burada birçok güçlüğün ardından sürekli tutsaklıktan kurtularak vatanına döndü. Serbest kalmasının ardından gezdiği ülkeleri, halklarını, geleneklerini veya başından geçen olayları, uzun tutsaklık yılları boyunca gördüklerini veya duyduklarını anlattığı “seyahat kitabını” yazdı. Bu kitabın en büyük kusuru zaman sonra yazarın belleğinde kalanların ürünü olmasıdır. Bu nedenle de sürekli kronolojik hatalar ve coğrafik adlarda karmaşa içerir aynı şekilde şahit olduklarının ve başkasından duyduklarının da kanıtlanması zordur. Johan Gürcistan’ın birkaç yerini yazıyor. Kitabının XXII. Bölümünde şöyle diyor “Kürdistan ülkesi, başkenti Bistan. Sonrası Gürcü Krallığı (Kursi) olup halkı Yunanlılarla aynı dine mensup [Ortodoksluk] ve kendi dillerinde konuşuyorlar ve çok cesurlar. [Yakınında] yine Apkhazeti diye bir ülke var [abkas], ana şehri Sokhumi’dir [zuchtun, Zuchtim]. Bu tarafın havası çok sağlıksız, kadın erkek herkes başını örtmek için şapka kullanıyor. Bunu yapmalarının sebebi havanın çok çok kötü olmasıdır. Burada yine Samegrelo denen ve başkenti Batumi* [Kathon] olan küçük bir ülke var. Burada yaşayanlar da Yunanlıların dinindeler [Ortodoks] [31]. 56. bölümde o Karadeniz bölgesine ve Ortodoks inancına mensup halkkara değiniyor ve şöyle diyor Bu arada Yunan dininde [ortodoksluk] ibadet edilen dillerin ne kadar çok olduğunu da ifade etmek isterim. İlki Yunanca olup kitaplar da yazılmıştır, Türkler buna Rumca (urrum) diyor; ikincisi Rusça (rivssen sprach), kâfirler [Türkler] buna Rus (orrust) diyor; üçüncüsü Bulgarca (pulgery) olup putperestler buna Bulgar (wulgar) diyor; dördüncüsü Venedik dili (winden) olup putperestler buna Arnav (arnaw) diyor; beşincisi Valahiaca (walachy) olup putperestler Eflak diyor, altıncısı Osça (yassen), putperestler asi (afs) diyor; yedincisi Got dili (kuthia) putperestler buna Tat (thatt) diyor, sekisincisi Cikçe (sygun), putperestler Çerkesce (ischercus) diyor, dokuzuncusu Abhazca (abukasen), putperestler (appkas) diyor; onuncusu Gürcüce (gorchillas), putperestler Gürcüce (kurtzi) diyor; onbirincisi Megrelce olup putperestler aynı şekilde adlandırıyor…[32]
Daha önce belirtildiği gibi Johan Schiltberger’in kitabında sürekli kronolojik yanlışlar ve coğrafik adlarda karışıklıklar yapılmış olup bu yüzden de onun verdiği bilgiler çok dikkatli incelenmelidir. Gürcü krallığı (Kursi) dediği gerçekte Gürcistan krallığıdır. Aynı zamanda bu isim orta çağda ülkenin doğusunu ifade ediyordu, yine ülkenin batısına da “Apkhazeti” deniyordu. Onun saydığı bölgelere, ilk olarak Apkhazeti’ye gelince eğer o Apkhazeti Prensliğini (eristavilik) kastediyorsa o zaman hiçbir şekilde Sokhumi (zuchtun, Zuchtim) onun şehri olamazdı çünkü o dönemin Apkhazeti Prensliği'nin geldiği sınır bile Sokhumi’den en az 100 km veya daha uzakta idi. Hem daha önceki döneme hem de bu döneme ait belgeler Sokhumi’nin kesin olarak Samegrelo sınırları içerisinde ve Dadinai’lerin yönetimi altında olduğunu gösteriyor. Fakat bu kitapta “Apkhazeti” tüm Gürcistan’ın iki parçasından biri olan Batı Gürcistan olarak kabul ediliyorsa ki bu ülkede iklim aşırı derecede kötü ve burada herkesin başında örtü var dediği için sanki bu ihtimal daha fazladır. Kolkheti çukurunda, İmereti ve Samegrelo bölgesinin havası gerçekten kötüdür. Ancak bu versiyonların incelenerek gerçeğin belirlenmesi için şunu belirtmek gerekir ki Bavyeralı yazar tek bir Krallıktan (Königreich), Gürcistan Krallığı'ndan söz ediyor (Kursi), Apkhazeti ve Samegrelo’ya sadece ülke (Land) diyor yani onları konu ediyor ve onların siyasi bağımsızlığı üzerine bir şey söylemiyor [33], dolayısıyla bu durumda asıl yanlışlık ortaya çıkıyor, çünkü Sokhumi bu dönemde Apkhazeti Eristaviliği'nin bir şehri değildi.
Ayrıca Samegrelo’nun başkenti’nin Batumi* olduğunu söylemesi de dikkat çekicidir (Bu görüşe katılmayan çok fazla yorumcu var), bu abzürttür çünkü bu dönemde Dadiani’nin Sokhumi’de oturduğu, buranın Samegrelo'nun ticaret merkezi olduğu ve aynı zamanda Ceneviz ticaret kolonisinin de tam olarak bu şehirde faaliyet gösterdiği çok sayıda belge ile onaylanmaktadır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki Samegrelo yöneticisi o dönemde Batumi'yi de yönetiyordu. Alman gezginin seyahati döneminde Odişi (Samegrelo) Eristavisi'nin I. Liparit Dadiani (1414-1470) olduğu ve Sebastapol’ü (Sokhumi) yönettiği Ceneviz kroniklerinde onaylanmaktadır. Aynı şekilde Gürcü ve farklı yabancı kaynaklarda Samegrelo ve Apkhazeti tarafının yöneticisi olduğu onaylanmaktadır. Burada ilginç olan bir şey de yazarın Kathon diye söz ettiği yerin (Batumi olarak kabul ediliyor) Samegrelo’nun başkenti olduğunu söylemesi, yine kitabın I.XVII bölümünde onun buradan “Bothon” olarak söz etmesidir. Yüksek olasılıkla Alman gezgin yanılmıştı. Onun kitabında bu duruma benzer olarak çok sayıda yerin adı hatalı ve yanlıştır. Yukarıda söz edilen yerlerin neresi ve nerede olduğu da yorumcular arasında da tartışma konusudur. Onlar bize Kutaisi (Cotaïs); Gori (Gori); Kartveli (Kargwel; Karduel); Poti (Poti) noktalarını nereye uygulayacağımıza dair farklı versiyonlar sunuyor [34]. Aynı zamanda kroniklerde ve Avrupa haritalarında ise Batumi Lo vati//Vati//Vary//Vathi isimleriyle anılıyor. Dolayısıyla yukarıda Kathon/Bothan olarak isimlendirilen Samegrelo şehrinin lokalizasyonu konusu anlaşılır değildir, yine onun Batumi olduğu ve Samegrelo’nun başkenti olduğu kabulü o döneme ait daha güvenilir ve detaylı kaynaklar elimizde olduğu için hiçbir şartta mümkün değildir. 1444 yılında Şamahili tüccarlar Batumi'ye değerli ipek kumaşlar getirdiğinde onları soymak için Karadeniz’deki Burgonya donanmasının bir yöneticisi Batumi'ye saldırdı. Bahsedilen kişi Joffory De Thoisy’dir. Fransız tarih yazıcısının verdiği bilgiye göre onlar hareket etti “Batumi [L’Onaty/Vaty] denen o yere doğru. Buraya Şamahi’den ipek kumaş getiren çok sayıda Tatar vardı ve onları ele geçirmek istiyorlardı. Aynı günün akşamı Patano Gurieli (Patanı Gouriely) isimli yerel bey geldi…[35] Burgonya donanmasının diğer yöneticisi Valerian De Vavren’in tarihçisi de bu olayla ilgili aynı bir bilgiyş veriyor. O şöyle yazıyor “Onlar Trabzon’da İmparatorun yanında iken Thoisy Gürcistan kıyılarına doğru hareket etti (sur la costiere de la Géorgie) çünkü o buradan birçok malla yüklü bir geminin geçeceğini duymuştu. Gürcüler kesicinin geldiğini duydu, pusuya yattılar ve Joffory’nin Batumi limanına yanaşmasına izin verdiler (port de Vaty. Joffory bu şehri soymayı çok istiyordu…[36]. Sonuç olarak Gürcüler Joffory De Thoisy’yi esir aldılar ve o mayıs ayı boyunca esir kaldı, sonrasında onun esaretten kurtulması Trabzon İmparatoru ve Cenevizlilerin arabulucuğu sayesinde oldu. Bir kaynağa göre burası Samegrelo’dur (Mygrelye), yine başka bir kaynak tüm bunların Gürcistan Krallığı'nda olduğunu onaylıyor. Her iki kaynağa göre de şehrin yöneticisi Guria Eristaviliği'ni yöneten Gurieli ailesinden Patano Gurieli’ dir. Gurieli’ler Dadiani’lere bağlı idi Dadianiler’in kendileri de Gürcistan Kralına. Dolayısıyla Dadiani bu dönemde Batumi'de oturamazdı dahası burası Samegrelo’nun başkenti olamazdı. Aynı şekilde Sokhumi o dönemde Apkhazeti Prensliği'nin (eristavilik) merkezi de hiçbir şekilde olamazdı çünkü Şervaşidze’ler Sokhumi ve devamındaki toprakları ele geçirmeyi 16. Yüzyılın sonunda başarabildiler. Şehri ilk önce Osmanlılar işgal etti daha sonra da Aphkazeti Eristaviliği şehre sahip oldu ve Kartveli halk (Laz-Megreli-Svani-Gürcü) boşaltıldı. Aynı zamanda Johan Schiltberger’in kendisi Kapa’da (Kırım) bulunduğu dönemi anlatırken şöyle diyor; büyük Manşuk Kırım’ı terk etmek zorunda kaldığında Karadeniz boğazını geçerek [Kerç Boğazı] Çerkeslerin ülkesine gitti. Orada birkaç ay geçirdikten sonra ise Çerkes bölgesinin de bağlı olduğu Tatarların yöneticisi bunu duydu… Kısa süre sonra ise Manşuk Samegrelo (Margill) isimli komşu ülkeye geçmek zorunda kaldı… [37]. Burada herşey aydınlanıyor, tam olarak Samegrelo o dönemde Çerkesya’ya sınırdı ve Apkhazeti Prensliği de bugünkü Apkhazeti’nin dışında olup Samegrelo’ya bağlı idi. Eğer o Apkhazeti’nin o dönemdeki Eristaviliği (prenslik) Sokhumi’ye kadar olan bölgeyi kapsıyor olsaydı (tarihi belgeler bunu onaylamıyor) bu kesinlikle Sokhumi’den Tuapse’ye kadar uzanan geniş, yaklaşık 300 km bir alan olurdu. Gerçekte o dönemin Apkhazeti Eristaviliği (Prenslik) bundan çok daha küçük ölçekli uzunlukta idi, uzunluğu toplamda 150 km kadardı. Samegrelo’ya gelince, Odişi Eristavi'sinin doğrudan kendi yönetiminde olan alanlar Poti’den bugünkü Adler’e kadar uzanan bölgeyi kapsayan toplamda 300 km uzunluğundaki şeritti. Gürcistan Krallığı sınırının geçtiği bugünkü Hopa çevresine kadar uzanan 100 km uzunluğundaki Guria Eristavlığının kıyı bölgesi de aynı şekilde Apkhazeti Prensliği de Odişi Eristaviliği'ne (Samegrelo) bağlı olup tüm bu alanın toplam uzunluğu 550 km’yi buluyordu. Dolayısıyla dönemin gerçeklerini açıklayan o dönemde yapılmış portolan haritalarında (denizcilik haritaları) Tatarların Devletinin (TARTARİA) aşağısında Çerkesya (CIRCASSIA) vardı ve kaynaklaradan biliyoruz ki Çerkesya Tatarlara bağlıydı. Yine Çerkesya’nın aşağısında da Samegrelo (MENGRELIA) vardı.
Aynı şekilde belirtmek gerekir ki Sokhumi Limanı Avrupa haritalarında [38][39][40][41][42][43][44][45][46][47][48] Porto Mengrello olarak işaretlenmiş, yazılı belgelerde de aynı şekilde açıklanmıştır [49].
Johan Schiltenberg’in seyahat kitabında bizim için ilgi çekici son konu “Yunan dininde” yani Ortodoks dini ibadetinin yapıldığı dillerin listesidir. Gürcistan’da İncil’in Gürcüce’ye çevrilmesinden itibaren dini işlerde kullanılan dil Gürcüce olup incilin çevirisinden sonra Batı Gürcistan’dan da kiliseden Yunanca çıkarıldı ve orada da Gürcüce yazı dili oldu. Dolayısıyla Megrelce (Kartveluri dillerden biridir) ibadet hiçbir zaman olmamıştır. Burada Alman gezgin hata yapmıştır. Bundan birkaç onyıl önce İoane Holiponteli eserinde hem Samegrelo hem de Svaneti Bölgesi halkının dini inancının da yazılarının da Doğu Gürcüleri ile aynı olduğunu söylemiştir. Abhaz dili konusunda da şu söylenmelidir. O dönemdeki Apkhazeti Eristaviliği'nde akraba toplulukların yaşadığı doğrudur fakat onların yazı dili yoktu ve orada da Gürcistan’ın diğer bölgelerinde olduğu gibi ibadet Gürcü dilinde yapılıyordu. Schiltenberg’in Apkhazeti ülkesini geniş anlamda kullandığını tüm Batı Gürcistan’ı kastettiğini varsayarsak bu anlaşılır olurdu, burada Gürcü dilini kastedeceğiz çünkü tüm Batı Gürcistan’da ibadet Gürcüce yapılıyordu fakat bunu dar anlamda ifade etmek bizi çıkmaza sokar. Dolayısılya Alman gezgin bu yazısında açık şekilde yanılıyor. Katolik Piskopos İoane Haliponteli anlatımında aynı zamanda Aphkazeti halkını da yazıyor, ülkenin çok küçük olduğunu, halkının pek dindar olmadığını ve biçimsel olarak Gürcülerin dininden olduklarını söylemekte olup Bavyeralı Schiltenberger’in bakışına göre Abhaz dilinin bu statüsü anlaşılır değildir. Aynı zamanda şimdiye kadar İncilin Abhazcaya çevrilmiş olduğuna veya Abhazca ibadet yapıldığına dair hiçbir işaret yoktur. Cikilerin dili için de aynı şeyi söylemek mümkündür. Sonraki dönemin yazarı gezgin ve tarihçi Giorgio Interiano Çerkeslerle ilgili yazısında şöyle diyor “Yazıları yok, kendilerine ait veya yabancı herhangi bir alfabe kullanmıyorlar. Onların rahipleri kendilerine göre bir yol kullanıyor, Yunanca sözler kullanıyor [dualar], öyle ki onların anlamını bilmiyorlar” [50]. Daha da fazla netlik için biz XIII. Yüzyıl Kilikya Ermeni Devleti temsilcisi tarihçi Hetum’un “Doğu Tarihinden” isimli eserinde Gürcistan hakkında verdiği bilgilere bakalım. XIII. Yüzyılda eski Ermenice olarak yazılan bu kitap daha sonra Fransızcaya ve Latinceye de çevrilmiş olup doğu tarihinin incelenmesi için en önemli kaynağı teşkil eder. Hetum o dönemin Gürcistan Krallığı'na birkaç kez değiniyor. Bunlardan birinde o şöyle yazıyor “Gürcistan Krallığı doğuda Alponisi (Elbruz) isimli dağdan başlıyor. Gürcü krallığı iki parçadan oluşur: Birine Kartli deniyor, diğerine ise Apkhazeti… Bu krallıkta her zaman iki kral vardı, bunlardan biri olan Kartli kralı Asya İmparatorunun [kaanın] egemenliği altına girdi, diğer Gürcü kralı Apkhazeti Kralı'nın ise kalabalık nüfusu ve kaleleri var. Bu nedenle ne Asya İmparatoru ne de Tatarlar [kaan] onları ele geçirmeyi başaramadı [51]. Aynı zamanda bir yerde Hetum Altınorda Devletini İran’a bağlayan üç yoldan da söz ediyor. Hetum böyle üç yol olduğunu söylüyor. Onlardan biri Türkistan’a (Orta Asya) gidiyor, ikincisi Derbent üzerinden Hazar Denizine, “yine üçüncüsü ise düşmanın hiçbir zaman girmediği büyük [Kara] denize çünkü Apkhazeti Krallığı [Batı Gürcistan Krallığı] kalabalık nüfusa sahip ve kalelerle donatılmış olduğundan kimse onları yenmeyi başaramamıştır.” [52].
Böylece Ermeni yazar XIII. Yüzyılın ikinci yarısını yani VI. Daviti’nin Moğolların karşısında Batı Gürcistan’da bağımsız bir devlet kurduğu, yine VII. Daviti'nin zorunlu olarak Moğolların egemenliği altında kaldığı dönemi yazıyor. Gürcistan’ın doğu ve batıdan oluşan iki kesimi burada da aynı ülkenin iki parçası olarak anılıyor, dolayısıyla o dönemin kaynaklarında Batı Gürcistan’ın tamamına birden Apkhazeti ülkesi deniyor, yine batı Gürcülerine de genelde Abhaz (Apkhazi) deniyor. Daha önce belirtildiği gibi “Abhaz” ve “Apkhazeti” kelimelerinin anlamının daralması XIV. Yüzyılda Apkhazeti yani Batı Gürcistan’a paralel olarak halkı Gürcülerden oluşmayan Apkhazeti Eristaviliği kavramının da girmesiyle başlıyor. Daha sonra da Abhaz kelimesi bu bölgede yaşayanları tanımlayan bir isim oluyor. Böylece en eski Gürcü ismi olan Abhaz (Apkhazi), başka kökenden gelen bir halka geçiyor.
Dolayısıyla Bavyeralı gezginin eserine eleşritel inceleme ve farklı kaynakların karşılaştırılması temelinde XV. Yüzyılın onlu yıllarında Apkhazeti’nin hala iki anlamda kullanıldığını öğreniyoruz. 1) Batı Gürcistan/Batı Gürcüleri anlamına geliyor, 2) Apkhazeti Eristaviliği (prensliği) anlamına geliyor (burası Büyük Ciketi (Çerkesya) ve Samegrelo arasında olup Samegrelo Eristavisine bağlıdır, Samegrelo Eristavisi ise Gürcistan Kralına bağlıdır. Yine Apkhazeti Eristaviliği bugünkü Apkhazeti’nin dışında olup bugünkü Adler ile Tuapse arasındaki toprakları kapsar. Aynı zamanda şunu da belirtmek gerekir ki bu topraklarda bu dönemde yaşayan halkın mutlak çoğunluğu Abaza-Adige grupları oluşturur.
XV. Yüzyılın 30-70’li yılları arası Gürcistan’ın siyasi, ekonomik ve kültürel durumu hakkında İtalyalı (Venedikli) gezgin ve diplomat Giosafat Barbaro’nun (1413 – 1494) “Tana’ya seyahat” ve “İran’a seyahat” adlı kitaplarında dikkat çekici bilgiler gizlidir. Barbaro’nun Karadeniz Bölgesi ile doğrudan ilişkisi vardı, O 1436-1452 yıllarında Azak Denizi kıyısında bulunan Ceneviz kolonisi Tana’da yaşadı ve ticari faaliyerlerde bulundu. Bu yüzden Barbaro hem diplomatik hem de ticari misyonla çevre ülkelere gidiyordu. O, Gürcistan’da Samegrelo’da ve başka bölgelerde de bulundu. Samegrelo hakkında şunları yazıyor “Bu Samegrelo Kaytaglara sınırdır (che sono circa il monte Caspio), onlar Kafkas Dağları yakınlarında, ayrıca Zorzania’da kısmen [Doğu Gürcistan] ve Çerkesya’ya (e con quella montagna che passa nella Circassia) kadar giden Büyük [Kara] Deniz kıyılarında ve sırtlarında yaşıyorlar. Bir tarafta Samegrelo’nun Pazisi [Rioni] isimli bir nehri var, bu nehir Büyük [Kara] Denizle birleşiyor. Bu yörenin yöneticisinin adı Bediani’dir (Il signor di questa provincia ha nome Bendian ), o deniz kıyısında iki kale-şehri yönetiyor; bunlardan birinin adı Vati [Vathi] diğeri ise Sebastapol’dür. O’nun bunlardan başka kaleleri de var.” [53]
Barbaro’nun yazısından anlaşıldığına göre Dadiani Gürcistan’ın Karadeniz kıyılarının neredeyse tamamını yönetiyor ve yönetimi altındakı toprakların sınırları Çerkesya’ya kadar uzanıyor, dolayısıyla Şervaşidze yönetimindeki Apkhazeti Eristaviliği de ona bağlıdır. Sokhumi kenti (Sevastopoli) ise doğrudan kendi yönetimindedir ve halkı da eskisi gibi Kartveli (Megrel)’dir. Yönetici Bediani yani Dadiani’ye gelince, o yukarıda bahsedilen I. Liparit Dadiani’dir (1414-1470). Johan Schiltenberger’in belgesinin bu konudaki yani Sokhumi’nin Apkhazeti Eristaviliği'nin merkezi şehri olabileceğine dair yorumu böylece çürütülmüş oluyor. Diplomat açıkça hangi şehirlerin ona bağlı olduğunu söylüyor, bunlar; Vati yani Batumi, yine Sevastapol yani Tskhumi/Sokhumi’dir. Barbaro ülkesine döndükten sonra aynı şekilde siyasi-diplomatik alanda faaliyet gösteriyordu. 1473-1479 yılları arasında İran Şahının yanında Venedik Cumhuriyeti’nin elçisi olarak görev yaptı. O, Şah Uzun Hasan’dan Osmanlı’ya karşı savaş başlatmasını istemekle görevliydi ancak birtakım sebepler nedeniyle kendi misyonunu gerçekleştiremedi. Seyahatinden birkaç yıl sonra İran seyahati sırasında Samegrelo Eristaviliği dşında aynı şekilde Gürcistan’ın başka bölgelerini, kral ve yöneticilerini, halkını ve onların kıyafetlerini, üretimlerini, Tbilisi (Tiflis), Kutaisi, Gori şehirlerini vb. yazdı. Diplomat, o zaman Bagrati'nin (Pancratio) yani o dönemde Kartli’yi de yöneten VI. Bagrati'nin kral olduğunu yazıyor.
29 Mayıs 1453 tarihinde Sultan II. Mehmet Konstantinepol’ü (İstanbul) aldı ve Karadeniz’i kontrolü altına aldı. Bu dönem Birleşik Gürcistan’ın son yılları kabul edilmekte olup Gürcistan tahtında güçlenmiş feodallerle mücadeleye çok daha fazla ihtiyacı olan Kral VIII. Giorgi (1446-1466) oturuyordu ancak Batı Gürcistan’da Dadiani’ler yine krala sadık kalıyordu. Gürcü ve Avrupalı kaynakların verdiği bilgiye göre 1451-1454 yıllarında Osmanlılar Tskhumi’ye (Sokhumi) saldırdı, bunu “Abhaz” saldırısı izledi. Abhazlar tarafından Sokhumi’ye yapılan saldırı hakkında tam olarak Sebastopol’de (Sokhumi) bulunan Ceneviz konsolosu Gerardo Pinelis’in Ceneviz’e gönderdiği yazıda bilgi verilmiş olup şöyle söylüyor:
Ben Sevastapol konsolosluğunu devraldım… Orada kısa süre kaldım. Beklenmedik şekilde Abhazlar şehre saldırdı ve halkın tamamı kendini kurtarmak için şehirden kaçtı. Ben de onları izledim, Abhazlar çoğunluğu esir alıp götürmek istiyordu. Bunun dışında, ben oraya ulaşmadan önce Türklerin saldırdığını ve bu şehri yaktığını bildireyim. [54]
Böylece Apkhazeti Eristaviliği'nde yaşayan kabileler yani “Abhazlar” Samegrelo’ya saldırmaya ve bu bölgeyi yağmalamaya başladılar, bu tam olarak Osmanlılar’ın Karadeniz kıyılarında görünmeye başladığı döneme denk geldi, aynı zamanda bu kaynakta da onaylandığına göre bu şehir bu dönemde Dadiani’lerin yönetiminde olup orada “Abhaz” halk yoktur, onlar buraya sadece şehri yağmalamaya geldiler. Gürcü kaynaklarının verdiği bilgiye göre ise Osmanlılar bu tarafa sefer düzenlediğinde buraya da saldırıp dağıttılar, Kral VIII. Giorgi onlara karşı koymak için gitti fakat Sokhumi’ye ulaştığında onlar şehirden ayrılmıştı. Kral yöredeki her şeyi acilen düzene koydu (kralın eristavileri yatıştırdığınu ve barıştırdığını da kastediyoruz) ve Kutaisi’ye gitti [55].
Bu dönemde Birleşik Gürcistan Krallığı’nın durumu aşırı derece ağırlaştı. Sadece Bagrationi sarayının bazı üyelerinin değil Samtskhe yöneticisi Kvarkvare Cakeli’nin (1451-1498) de ayrılıkçı niyetleri vardı. Birleşik Gürcistan Krallığı'nda iç kavgalar kaçınılmaz görünüyordu ancak bu dönemde ülkeye Roma’dan Papa’nın elçisi Ludovico Bolognese geldi ve Gürcü kral ve yöneticilere Osmanlılara karşı savaşmayı teklif etti. Bu fikir onlarda Konstantinepol’ün (İstanbul) Osmanlılar tarafından alınmasından sonra ortaya çıktı ve doğal olarak Gürcüler de elçiyi memnuniyetle karşıladılar çünkü Osmanlı Devleti gelecekte Gürcistan için büyük bir tehlike olabilirdi. Papa III. Kalist Ludovico Bolognese’i doğuya 1456 yılında gönderdi. Elçi Gürcü kral ve yöneticileri barıştırdı ve hemen Roma’ya döndü. Birkaç yıl sonra yeni Papa II. Pius onun yetkilerini iade etti ve Ludovico ikinci kez doğuya gitti. 1459 yılında Ludovico Roma’ya geri döndüğünde Burgonya Dükü'ne teslim edilmek üzere iki mektup getirdi. Bu mektuplardan biri Samtskhe yöneticisi Kvarkvare Cakeli diğeri de Gürcistan Kralı VIII. Giorgi’ye aitti.
Samtskhe yöneticisi Kvarkvare Cakeli’ye ait birinci mektupta şunlar yazıyor “Burgonya yöneticisi, görkemli Burgonya Dükü. Ben Gürcistanlı yönetici Kvarkvare (Ego Georgora dux Georgianae)... Kvarkvare mektupta bölgedeki durumla ilgili bilgi veriyor ve Osmanlılara karşı yapılacak sefere katılmaya hazır olduğunun altını çiziyor “20.000 süvarimi vereceğim... yine benim Giorgi ile bağım var… Kral (Georgius rex)…, Samegrelo Kralı Bendia (Bendian rex Mingreliae), Apkhazeti yöneticisi (Raba dux Anocasiae) Raba.. mektup Kartcikhe’de (Akhaltsikhe) yazıldı, kasım 1459”. [56] Kavarkvare’nin mektubundan anlaşıldığına göre Osmalı’ya karşı Gürcistan’dan Samtskhe yöneticisi olan kendisi, Kral VIII. Giorgi, Bediani yani yine Samegrelo yöneticisi olan I. Liparit Dadiani ve Apkhazeti yöneticisi Raba yani Şervaşidze ailesi çıkacaktır. Görüldüğü gibi mektup 1459 yılında yazılmıştır.
Kral Giorgi’ye gelince, onun mektubunun içeriği diğerinden çok farklı değildir fakat bize Batı Gürcistan ve kendisine bağlı olan Eristavlarla ilgili daha fazla detay veriyor. “Mutlak ve görkemli Burgonya Düküne ben Kral Giorgi çok selamlarımı iletiyorum… Bu bağımız nedeni ile bizim tüm ordumuz hazırlandı. Ben bizzat kendim 40.000 kişilik ordu ile gideceğim, Trabzon İmparatoru Davit bize soz verdi ve 30 gemi ve 20.000 kişi ile hazır; Samegrelo kralı Bediani tüm askerleriyle hazır; Gürcistanlı (Samtskhe) yönetici Kvarkvare 20.000 süvari ile geliyor; Anakosia (Apkhazeti) yöneticisi Raba [Pabia] kardeşleri, beyleri (tavadebi) ve kendi tüm atlıları ile birlikte geleceğine söz verdi; Küçük Ermenistan yöneticisi Berdebek seferimiz için 20.000 asker sözü verdi.. Kamp yerimizin yakınındaki çadırda yazıldı. 5 Kasım 1459” [57].
Kuzey yolu ile giden elçiler Macaristan’a ulaştılar, oradan önce Almanya’ya gittiler ve İmparator Friedrich’e sunuldular, Friedrich elçileri salonda kabul etti, elçiler ise Gürcistan kralı ve yöneticilerinin selamını ilettiler. Bundan sonra Almanya’dan İtalya’ya gittiler ve Venedik’e geçtiler, orada cumhuriyet senatosu onları coşkulu biçimde karşıladı. 1460 yılında onlar artık Roma’da idi. Onların 1460 yılını anlatan belgesi günümüze ulaşmıştır. Bu belgenin kısa özeti şöyledir: “120.000 savaşçı hazırdır; ..aynı şekilde Apkhazeti ve Samegrelo kralı Bendia (Bendas (sic) Mengreliac et Abasiae rex), şimdi Giorgiane diye hitap edilen İverialıların kralı Bagrat (Pancratius Iberorum qui nunc Georgiani vocantur) ve Mamia Markio Gurieli’nin (Mania marchio Goriae) de bize katıldığını bildiriyoruz [58].
O dönemde Gürcistan’daki iç siyasal gelişmeleri incelemeyeceğiz ancak bir şeyi ifade etmek gerekir ki Avrupa’ya ulaşan o beş elçiden ikisi Gürcü idi, bunlardan biri Kvarkvare Cakeli’nin diğeri Kral Giorgi’nin temsilcisi idi; üçüncü elçi Morali ise Ermenistan yöneticisinin temsilcisi; dördüncü elçi Mehmet de Hasan Bey'in yani Uzun Hasan’ın temsilcisi ve beşinci elçi Mikheil Trabzon İmparatoru Davit’in elçisi idi. Dolayısıyla anlaşılıyor ki tüm Batı Gürcistan Eristavileri, Dadiani, Şervaşidze ve Gurieli Kral Giorgi’ye bağlıydı. Onlar kendileri elçi göndermemişler, onların temsilcisi Gürcistan Kralının elçisi Nikoloz Tbileli idi. Bediani yani Dadiani yine Apkhazeti’yi de yönetiyor, Şervaşidze (Apkhazeti Eristavisi) yine ona bağlı olup kendi askerlerini getirme sözü veriyor. Meskheti yöneticisi Kvarkvare bu işte tamamen bağımsız hareket ediyor ve kendisine ait elçisi olan yönetici yalnız odur. Şu gerçeği de ifade etmek gerekir ki 1460 yılında Burgonya Düküne gönderilen mektupta Bediani oğlu ile birlikte anılmaktadır. Yine aynı yıl Kvarkvare Cakeli tarafından Venedik Düküne gönderilen mektupta Bediani ve oğlunun kim olduğu anlaşılıyor “bedians”de la chan de liparit” [59] Liparit, Eristavi I. Liparit Dadiani’dir (1414-1470), onun oğlu Şamadalva Dadiani olup o dönemde babası ile birlikte Semegrelo’yu yönetmiş, babasının ölümünden sonra kendisi Eristavi olmuştu (1470-1474). Şamadalva daha sonra da gerek Gürcü gerekse yabancı belgelerde anılmaktadır.
Belgelerden görüldüğü üzere Trabzon İmparatoru ve Küçük Ermenistan’ın yardımcı askerleri ile Gürcü ve müttefiklerinden oluşan ordunun asker sayısı 120.000 kişiye ulaşıyordu. Gürcü Kral ve yöneticiler tarafından her birinin ne kadar askerle Osmanlılara karşı hazırlanan koalisyon ordusuna katılacağı da sayılmaktadır. Tabii ki tüm bunlar Gürcistan için belirleyici önem taşıyordu ve herkes kendi güçlerinin tamamını hazırlamaya başladı. Kral Giorgi bu savaşa 40.000 savaşçısı ile katılacağına söz verdi. Meskheti yöneticisine gelince Kvarkvare Atabagi’de bizzat 20.000 atlı askeri ile katılacağını açıklamıştır. Samegrelo yöneticisi Dadiani kendi savaşçı güçlerinin tamamını getirme sözü verdi, yine Apkhazeti Eristavisi kendi mahiyetindekilerle gelmeye söz vermişti ancak Apkhazeti ve Samegrelo Eristaviliklerinin asker sayılarından söz edilmemiştir. Verilen bilgilerden Trabzon yöneticisinin de yine Küçük Ermenistan yöneticisi gibi 20.000 asker getirme sözü verdiği görülüyor. Böylece Samegrelo ve Apkhazeti Eristaviliklerinin de en çok 20.000 askerle katılması mümkün olabilir. O dönemde çok güçlü olan Kvarkvare Cakeli’nin 20.000 den fazla asker getimediğini göz önünde bulundurduğumuzda Samegrelo ve Apkhazeti Eristaviliklerinden gelen savaşçılarının sayısı az değildir.
Osmanlılara karşı planlanan koalisyon kurulmadı, Gürcistan Krallığı'nda ortaya çıkan iç siyasi kriz ise daha da derinleşti. Birleşik Gürcistan Kralı VIII. Giorgi 1463 yılında Kutaisi yakınlarında yine Bagrationi hanedanının bir üyesi olan Bagrati'ye yenildi. Kutaisi’de zafer kazanan bu hanedanın yanında Guria, Samegrelo, Svaneti ve Apkhazeti yöneticileri de vardı, onlar bağlılıklarını bildirdi ve Bagrati'yi tüm İmereti’nin (yani Batı Gürcistan kralı) kralı olarak onayladılar. Böylece Batı Gürcistan yani İmereti Krallığı Birleşik Gürcistan Krallığı'ndan ayrılarak İmereti kralı ve 4 eristavi –Guria’da Gurieli, bugünkü Apkhazeti’nin neredeyse tamamını kapsayan Samegrelo’da Dadiani, Svaneti bölgesinde Gelovani ve Apkhazeti ve [Küçük] Ciketi’de [60] Şervaşidze– tarafından yönetilen ayrı bir devlet oldu. [Küçük] Ciketi o dönemin Apkhazeti’si ile bütündü ve burası da Şervaşidze tarafından yönetiliyordu. Yine 1465 yılında Paravani’deki savaşta Kral VIII. Giorgi Samtskhe Atabagi'sine esir düştü. Kral’ın ülkenin birliğini koruyacak hiçbir kaynağı yoktu. Kısa süre sonra VIII. Giorgi Kakheti’ye geçti ve orada krallığını sürdürdü. Kartli Bölgesi'ne gelince, ilk zamanlar orayı Bagrati yönetiyordu yine sonraki dönemlerde bu taraf Kral II. Aleksandre’nin eline geçti Samtskhe’de yegâne yönetici yine Kvarkvare oldu. Böylece XV. Yüzyılın ikinci yarısında Gürcistan üç krallığa (İmereti, Kartli, Kakheti) ve bir Beyliğe (Samtskhe) bölündü.
O dönem Gürcistan’ının siyasi, ekonomik ve kültürel durumu hakkında İtalyan diplomat Ambrogio Contarini’nin “İran’a Seyahat” isimli kitabında ilgi çekici bilgiler vardır. Yazar 1474-1477 yıllarında Venedik Cumhuriyeti'nin elçisi olarak İran’da bulunuyordu; O da aynı şekilde İran Şahı Uzun Hasan’la Osmanlı’ya karşı başlatılacak savaş için mutabakat sağlamakla görevliydi. Contarini’nin seyahat kitabı tam olarak kendsinin seyahati ve elçilik dönemindeki kayıtlara karşılık gelmektedir. O Gürcistan’da iki kez bulundu: İran’a giderken 1474 yılında 20 Hazirandan 20 Temmuza kadar Gürcistan’da bulundu. O, Kapa’da bulunan Ceneviz kolonisinden Karadeniz yoluyla Batumi'ye geldi, daha sonra Guria’dan geçti, Poti, Samegrelo Eristaviliği, Kutaisi, Doğu Gürcistan ve sonra da Tebriz’e, oradan da İsfahan’a gitti. Contarini’yi İran Şahı Uzun Hasan makamında kabul etti fakat kendisine yüklenen misyonu o da yerine getiremedi; O Gürcistan’a ikinci kez ülkesine dönerken uğradı ve 1475 yılının haziran ayından ekim ayına kadar kaldı. Contarini birçok bilgi veriyor ve Barbaro’nun verdiği bilgileri doğruluyor.
Biz Batumi'ye geldik [29 Haziran 1474 yılı]… Batumi, kale ve küçük bir şehirden oluşuyor ve Gorbola isimli bir beye bağlıdır. Buralar Samegrelo sınırları içine giriyor. Burada [Samegrelo’da] aynı şekilde Büyük [Kara] deniz kenarında Kaltikea [Caltichea] isminde bir şehir daha var… Biz Megrellerin teknelerinin yanaştığı Poti kıyılarına [Fasso] geldik [1 Haziran 1474]. Gemiden inerek bir adaya ulaşan nehire hareket eden tekneye bindik. Poti Megrel şehri olup yine Bediani isimli yöneticiler tarafından yönetiliyor… Onlar Hıristiyan olup Yunan dini geleneklerine [Ortodoksluk] sahipler. Biz 4 temmuzda Poti’den ayrıldık [1474].. Biz tekne ile Matso nehrinden geçtik, Samegrelo’nun nehirleri ve ormanlarını geçtikten sonra 5 Temmuz akşamında [1474] Samegrelo yöneticisi Bendiani’nin bulunduğu yere ulaştık. O [Bendiani] yaklaşık 50 yaşlarında, epey güzel görünüşlü bir adamdı.. 7 Temmuzda [1474] yolumuza devam ettik ve 8 Temmuzda Samegrelo ve Kartli [Giorgiania] bölgelerini ayıran nehri aştık… 9 Temmuzda [1474] Kutaisi [Cotachis] isimli küçük bir şehre geldik. Burada yüksek bir tepede taştan bir kale ve aynı şekilde çok eski olduğu görülen bir kilise var. Daha sonra biz epey büyük bir bir nehri köprü vasıtasıyla geçtik ve Kral Bagrati'nin [Pancrati] sarayının bulunduğu bir merada durduk… 17 Temmuzda [1474] yine Kral Bagrati'ye bağlı olan Gori (Gorides) şehrine geldik. [Gori] dağ eteğinde küçük bir ovada yer alıyor…[61] Bundan sonra Ambrogio Contarini Gürcistan’ı geçerek İran’a kendi diplomatik misyonunu yerine getirmek için gidiyor, bir süre sonra tekrar Gürcistan’a geri dönüyor.
Biz 12 Temmuzda [1475] daha önce belirttiğimiz Krala bağlı [Bagrati] Tbilisi şehrine geldik… 18 Temmuzda [1475] Samegrelo sınırına yakın bir yerde ormanlarla kaplı dağlık bir alanın ortasında biz Kral Bagrati ile karşılaştık. O bizimle birlikte yemek yemeyi istedi ve biz de onların kurallarına göre oturduk… Kral [Bagrati] uzun boylu, yaklaşık 40 yaşlarında zarif görünüşlü bir adamdı… 20 Temmuz [1475] sabahı buradan [İmereti] ayrıldık ve dağları geçip Samegrelo’ya gittik, 22 Temmuzda da oraya [Samegrelo], yanında piyade ve süvari birlikleri ile karşılaştığımız ordu komutanının olduğu yere ulaştık... Burada Samegrelo yöneticisi Bendiani’nin öldüğü bilgisini aldık. Biz mecburen burada kalmalıydık… 23 Temmuz sabahında [1475] biz Kutaisi’ye geri döndük… Sonraki gün ise tekrar Samegrelo’ya gittik. 25 Temmuzda nehri kayıkla geçerek Samegrelo yöneticisi Bendiani’nin kızkardeşinin Mareska [Maresca] isimli köyüne gittik… 27 Temmuzda artık çok yorgunduk kimimiz tekne ile kimimiz atla Poti’ye gittik ve burada bizim gitmek istediğimiz Kapa’yı [şehir] Türklerin işgal ettiğini öğrendik… Bundan sonra hem Contarini, hemde gönderen kişilerin planları değişti. Diplomatın Gürcistan’ın faklı bölgelerini gezmesi ve yine aynı şekilde komşu ülkeleri görmesi gerekti. 1475 yılının sonbaharında o tekrar Tbilisi'deydi. Diplomat diyor ki “biz 21 Ekime kadar Tbilisi'de kaldık. O gün kader bizim yanımıza Uzun Hasan’ın daha önce Ludovico ile birlikte gönderdiği elçisini getirdi. Ondan duyduğuma göre Apkhazeti’ye [Avogasia] ulaştıktan sonra onları soymuşlar…[62]. Elçinin dediğine göre tüm bunların suçlusu Ludovico’nun kendisi idi ve o bu yüzden herşeyi bırakıp ülkesine dönmek zorundaydı. Contarini onu teselli etti ve 21 Ekimde kendi ifadesine göre Kral Bagrati'ye bağlı olan Tbilisi'den birlikte ayrılarak Uzun Hasan’ın ülkesine gittiler.
XIII-XV. Yüzyıllarda Gürcistan’dan geçen gezginler arasında Ambrogio Contarini gerçekten seçkindir. O bu dönemde bölgede yaşanan biçok gerçeğe tanıklık etmiştir. İtalyalı elçinin yazdığına göre Batumi [Varti], Poti [Fasso] ve ticaret şehri Kaltikea [Caltichea] Samegrelo sınırları içindedir. Bu nokta (Kaltikea) hiç şüphesiz Sokhumi olup o dönemde Samegrelo sınırlarına giriyordu ve halkı Gürcülerden oluşuyordu. Tskhumi (Sokhumi) o dönemde de ticaret merkezi imiş. Contarini’nin söylediğine göre orada ipek, keten bezi ve bal satıyorlardı. Ancak bu dönem Cenevizlilerin Sebastopol ticaret kolonisini terk ettikleri dönem olup aynı zamanda şehir bundan önceki birkaç on yıl boyunca birkaç kez saldırıya maruz kaldı ve XIV. Yüzyılın gelişmiş merkezi bu dönemde ise küçük bir ticaret şehri haline geldi. Batumi ve Poti için de aynı şeyleri söylemek mümkündür. İtalyan sefirin yazdıklarında olduğu gibi Gürcü belgelerinde de bu dönemin Gürcistan’ında özellikle de Samegrelo’da ekonominin çok bozulmuş olduğu görülüyor. Tarımsal üretim ve sanayi-ticaret o kadar azalmış ki halk tamamen yoksul hale gelmiş. Onlar artık yabancı ülkelere çok az şey götürebiliyordu. Aynı zamanda Osmanlıların bölgeye sahip olması ve kendi kurallarını koyması ticari ilişkiler yok etti.
Contarini Doğu Gürcistan’a geçmeden önce Samegrelo yöneticisi ile bizzat görüştü. Elçi 1474 yılında Samegrelo yöneticisinin Bediani olduğunu ve adının Gorbola olduğunu söylüyor. Venedik elçisi bu Bediani’yi 5 Temmuz 1474 yılında bizzat gördü, yine 1475 yılının temmuz ayında o artık ölmüştü. Yukarıda bahsedilen İtalyalı sefirin söylediklerine göre 1474 yılında O, 40 yaşında ve dış görünüşü ile güzel görünen biri idi. Gürcü kaynaklarının bildirdiğine göre I. Liparit Dadiani 1470 yılında ölünce yerine tahta oturan oğlu Şamadala ise 1474 yılında ölmüştür. Bu Eristavi, Samartlis Tzigni isimli kitapta ve aynı zamanda kilise kayıtlarında Dadiani-Gurieli olarak anılmaktadır. Bu Şamadala’ya Samegrelo ve Apkhazeti Eristaviliklerinin haricinde Guria’nın da bağlı olduğunu onaylamaktadır, dolayısıyla Batumi de onun idaresinde idi. Bunun dışında tarihi kaynaklar onu “büyük Eristaviler Eristavisi” olarak anmaktadır. Böylece ona Apkhazeti Eristaviliği bağlı olduğu gibi yine Guria Eristaviliği'nin bağlı olduğu, Samegrelo yöneticisinin 1474-1475 yıllarında öldüğü Contarini’nin belgesinden açıkça görülmektedir. Dolayısıyla İtalyalı yazarın belgesinde bahsedilen “Gorbola” Şamadala’nın (Samadola) başka dile, İtalyancaya geçerken değişmiş ifadesi olmalıdır. İfade edildiğine göre Samegrelo Eristaviliği'nin doğu sınırı kralın doğrudan hâkimiyetinde olan topraklara kadar gidiyor, sınırı Kutaisi’nin batısında olan bir nehir belirliyor, bu nehirden Kutaisi’ye kadar da Contarini’nin dediğine göre bir günlük mesafe vardı. Elçinin bahsettiği bu nehrin Tskhenis Tskali (ცხენის წყალი) olduğu açıktır. Contarini aynı şekilde Gürcistan’ın başka bölgelerini ve şehirlerini de Kutaisi’yi, Tbilisi'yi, Goriyi yazıyor. Bu dönemde İmereti ve Kartli’yi yöneten Kral VI. Bagrati'den birkaç kez bahsediyor.
XV. Yüzyılın 70’li yıllarında Dadiani ve Cenevizliler arasındaki ilişkiler bir kez daha gerildi. Kapa’da (Kırım) bulunan Ceneviz başkonsolosu Gürcistan’a Dadiani’ye elçi gönderdi. 1472 yılına ait ve banka temsilcileri eliyle Kapa’ya gönderilen belge günümüze ulaşmıştır. Belgeyi hazırlayan şöyle yazmış “Gürcülerin bize verdiği zararın karşılanması hakkında şöyle bir değerlendirme yapıyoruz, büyük husumete neden olacak tazminat şeklinde değil Gürcistan ürünlerine vergi konması yolu ile karşılayalım. Bu böylece Sayın Bediani’nin oğluna elçi göndermeyi gerektiriyor. Onunla ve başkaları ile bu işi çözmeye gayret edin ve mecbur kalmadıkça kesinlikle anlaşmazlığa götürmeyin.” Bu belge 1472 yılı haziran ayında hazırlandı ve burada bir kez daha Bedianiler yani babası ile birlikte Samegrelo’yu yöneten I. Liparit Dadiani rol oynuyor. Kapa yönetimi Odişi’ye, Bediani’ye elçi gönderdi. Bunu onaylayan belge aynı şekilde İtalyan kaynaklarında korunmuştur. Kapa elçisi kendi misyonunu başarı ile yerine getirdi ve bunun belgesi Venedik’e gitti. Aziz Giorgi Bankası'nın 15 Aralık 1472 tarihli talimatında şöyle söyleniyor “biz aynı şekilde siz Samegrelo yöneticisi Bendiani ile sözleşme yapmaktan ümitli olduğunuz için memnunuz” [63].
Bu belgeden grüldüğüne göre Sebastapol (Sokhumi) Dadiani’lerin yönetimindedir ve Ceneviz temsilcisi de tam olarak ona gönderilmektedir. Bu belgeden anlaşılıyor ki Cenevizliler ve Gürcüler arasındaki anlaşmazlık görüşmeler yoluyla giderildi. Ancak birkaç yıl sonra Cenevizliler başka sorunla karşılaştılar. 1475 yılında Osmanlılar Kırım Hanlığı'nı aldı ve Cenevizlilerin tüm ticaret kolonilerini de ele geçirdiler. Aynı dönemde onlar son konsolosunun Cristoforo di Canevale olduğu bugün artık bilinen Sebastapol (Sokhumi) ticaret kolonisini de boşalttılar [64]. Ceneviz kolonisi Gürcistan’da yaklaşık 121 yıl faaliyet gösterdi. Bu süre zarfında şehrin halkının etnik olarak Gürcülerden oluştuğu çok fazla tarihi kaynak ve belgede onaylanmaktadır ve aynı şekilde şehir Dadiani ailesi tarafından yönetiliyordu ve onlar bu şehrin yönetimini bu tarihten sonra yüz yıl daha korudular.
İç siyasi duruma gelince, İmereti Krallığı'nda hemen çalkantılar başladı. 1477 yılında II. Vamek Dadiani (1475-1482) Kral VI. Bagrati'ye karşı ayaklandı. Görülüyor ki Bagrati'nin siyasetini kabul edemeyen en etkili bu Eristavi (Samegrelo Eristavisi) “Abhazları, Gurialıları yanına aldı ve İmereti’yi boyunduruğu altına almaya, tahrip etmeye ve ele geçirmeye hazırlandı.” Ancak Bagrati'nin tepkisi gecikmedi ve hemen büyük bir orduyla Odişi’ye geçti, Vamek’i yenerek itaat ettirdi [65]. Bu belgeden de iyi görülüyor ki Apkhazeti ve Guria Eristavilikleri de Odişi Eristaviliği'ne bağlıdır. Dadiani hala Batı Gürcistan’daki farklı eristavilikler (prenslikler) üzerindeki özelikle belirtilmesi gereken Apkhazeti yöneticisi Şervaşidze üzerinde etkisini korumaktadır. Vamek Dadiani yenilmesine rağmen durumu kabullenmeyip ugun zamanı bekledi. 1478 yılında İmereti Kralı Bagrati öldü, yine 1479 yılında Kartli tahtına tüm Gürcistan’ı birleştirmek isteyen ve bunun için mücadeleyi yaygınlaştıran II. Konstantine (1479-1505) geçti. Batı Gürcistan’da ise (İmereti Krallığı) ölen Bagrati'nin yerine oğlu Aleksandre kral olmaya çalıştı. Fakat bunu “Dadiani-Gurieli, Şervaşidze, Gelovani” ye yani Samegrelo-Guria, Apkhazeti ve Svaneti yöneticilerine söylediğinde o zaman en güçlü Eristavi olan Vamek Dadiani Aleksandre’ye hayır dedi ve Kartli Kralı II. Konstantine’yi Batı Gürcistan’a davet etti. Konstantine de İmereti’ye geçti ve Batı Gürcistan’daki Eristavilerin de yardımı ile (bunların en başında II. Vamek Dadiani’nin olduğunu belirtmek gerekir) Kutaisi’yi ele geçirdi. Kartli ve Batı Gürcistan kısa bir süre için birleşti. Kral ve onun Eristavileri şimdi artık Gürcistan’ın kalan diğer parçalarını birleştirmeyi düşünmeye başladılar. 1481 yılında Kral Konstantine savaşmak için Samtskhe yöneticisinin üzerine yürüdü. Kral, II. Vamek Dadiani’den de yardım aldı ve bunun sonucunda da Samtskhe ve Cavakheti’yi krallığı ile birleştirdi. II. Konstantine tüm Gürcistan’ın kralı oldu. Kaynakların bildirdiğine göre “İmeretilileri, Odişilileri, Abhazları kendine bağladı, Atabagi de [Samtskhe] onun hizmetinde idi ve Kakheti de bağlanmalıdır” [66]. Fakat 1483 yılında Kral Konstantine Samtskhe Atabagi'si (prensi) III. Kavrakvare Cakeli’ye yenildi. Bu dönemde İmereti eski kralı Bagrati'nin oğlu Aleksandre durumdan yararlandı ve Kutaisi’de kral olarak kutsandı. Kısa süre sonra II. Vamek’in oğlu II. Liparit Dadiani (1482-1512) İmereti Kralı Konstantine’ye yine karşı gelerek İmeretiye geçti, diğer Eristavilerin de yardımıyla Kutaisi ve diğer önemli noktaları ele geçirdi ancak tüm bunların sonunda ülkenin birleştirilmesi yine de başarılamadı. Kral Konstantine Kartli’ye geri dönmek zorunda kaldı çünkü 1488 yılında ülkeye İran hükümdarı Yakup Han saldırdı. Aleksandre de bundan faydalandı ve Dadiani-Gurieli ile barıştı, aynı zamanda Apkhazeti ve Svaneti yöneticilerini de kendine bağlayarak otoritesini onaylattı. [67]
Kral Konstantine 1490 yılında Gürcistan’ın birleştirilmesi için mücadelenin devam ettirilmesi hakkında ileri gelenlerin önerilerini sormak üzere acil toplantı çağrısı yaptı. Kralın toplantı salonundakiler bu planın daha iyi bir zamana ertelenmesini önerdiler [68], bunun sonucunda da Kral Konstantine İmereti ve Kakheti Kralları aynı şekilde Samtskhe yöneticisi ile barışınca Birleşik Gürcistan Krallığının ayrışması hukuki nitelik kazandı.
Burada kilise ile ilgili konulara da değinmemiz gerekiyor. Özellikle istekli feodaller sadece birleşik ülkenin dağılması için gayret etmiyor, ayrıca kendi taraflarının Mtskheta yani tüm Gürcistan’ın ana kilisesinden-Katolikos Patrikliğinden ayrılması için de çaba gösteriyorlardı. XV. Yüzyılın başında bu tür girişimlerin Birleşik Gürcistan Kralları ve Katalikos-Patriklerin gayretleri sonucunda engellendiği biliniyor ancak ülkenin birliğinin dağılmasından sonra yeni güçlerle bu işle ilgilenmeya başladılar. Aynı dönemde (özellikle 29 Mayıs 1453 yılında Türklerin İstanbul’u alıp tüm Hıristiyan dünyası için birçok sorun oluşturduktan sonra) Yunan rahiplerin farklı Hıristiyan ülkelere gidişi özellikle yoğunlaşıyor. Onlar bağış topluyordu çünkü Osmanlı İmparatorluğu onlara vergi koymuştu. XV. Yüzyıldan beri Yunan rahipler Gürcistan’a sürekli geliyorlar, belli paralar topluyorlar, aynı zamanda Gürcistan kilisesinin iş işlerine kabaca karışmaktan da çekinmiyorlardı. VI. Bagrati döneminde, Kral VIII. Giorgi’yi yendikten sonra Batı Gürcistan’daki patrikliği Birleşik Gürcistan kilisesinden uzaklaştırılıyor. Doğrusu onun krallığı döneminde Antakya-Kudüs Patriği Mikheil Gürcistan’a gelmişti. Bu patrik yaklaşık 1470-1474 tarihinde Gürcistan’da bulunmuştur. Bahsettiğimiz din adamı tarafından dünya konsülünün kanunları ve aynı şekilde Gürcü kilisesi tarafından konulmış kurallar ihlal edilmiştir. Daha önce Apkhazeti Katolikos-Patriğinin [Batı Gürcistan katolikos patriği] koordinasyonu Gürcistan Patrikhanesi tarafından yapılıyorken şimdi ise bu tamamen yabancı bir kilise yöneticisi tarafından yapıldı ve Batı Gürcistan kilisesi Mtskheta Patrikliğinden yani ana kiliseden ayrıldı. Böylece ayrılıkçı elementler ve yabancı vaizler Gürcistan’ı kilise olarak da böldüler. Patrik olarak ise Tsaişi ve Bedia Kilisesi piskoposu İoakime’yi atadılar (1470-1474). Böylece XV. Yüzyılın 70’li yıllarından itibaren Apkhazeti Katalikos-Patrikliği varlığını bağımsız olarak sürdürmüştür. Katolikosluk merkezi Biçvinta’da bulunuyor, patrik ve piskoposların kutsanması da Biçvinta’da oluyordu. Onun yetki alanı İmereti Krallığı'nı, Guria, Odişi yani Samegrelo ve Apkhazeti Eristaviliklerini kapsıyor, aynı şekilde batı ve kuzey yönünde de Gürcistan Krallığı siyasi sınırlarının çok ötesine uzandığı 1525-1550 yıllarına ait “Biçvinta kilisesi açıklamaları”nda saptanmıştır [69]. Apkhazeti yani Batı Gürcistan kilisesinin dili Gürcüce idi, aynı şekilde tüm katolikos-patrikler de Gürcü etnik dünyasındandı.
İokime’den sonra Batı Gürcistan’da birkaç Patrik daha görev yaptı. Bunlar Katolikos Stepane (1490-1516); Katolikos I. Malakia Abaşidze (1519-1540) ve Katolikos I. Evdemon Çkhetidze’dir (1557-1578). Onların yönetim merkezi Biçvinta kilisesi (Ğvtismşobeli kilisesi) idi. Yine XVI. Yüzyılın ikinci yarısında, Katolikos I. Evdemon Çkhetidze döneminde ve yaklaşık 1568-1578 yıllarında katolikos-patriklik merkezini Biçvinta’dan Kutaisi’ye taşıdılar [70]. Çünkü XVI. Yüzyılın başından itibaren “Abhazlar” tarafından bu toprakların ele geçirilmesi ve sonrasında kolonizasyonuyla bugünkü Apkhazeti’nin etnik yapısı değişmeye, buna bağlı olarak bu dönemde Gürcü halkının zaman içerisinde bugünkü Apkhazeti’nin doğusundan boşalması ve yok oluşu-asimilasyonu başlamıştı. Bu süreç sonucunda Kuzey Kafkasya’nın dağlık bölgelerinden bugünkü Apkhazeti’ye yeni yeni Abaza-Adige akımlarının gelişi başlıyor, bunun sonucunda da bunu önce oradaki kiliselerin boşalması, daha sonra bu kiliselerin tasfiye edilmesi ve paganlığın (putperestlik) uyanması izledi.
Bugünkü Apkhazeti’de yeni etap bu dönemde başlıyor. Gürcü halkın yerleşim alanı zaman içerisinde küçülüp daralıyor. Doğudan Yeni Abhazlar geliyor.
Son olarak XIII-XV. Yüzyıllar arasında Kafkasya’da esir ticaret konusuna mutlaka değinmemiz gerekiyor. 1250 yılında Mısır’da iktidar köle (memlük) Baybars’ın eline geçtikten sonra Mısır Devleti liderlerinin en başta gelen görevi kendi ordularını doldurmak için esir aticareti oldu. Mısır hemen Bizans İmparatorundan gemilerini Karadeniz’e sokma hakkı aldı. Mısır aktif olarak bu bölgeden insanları götürmeye başladı. XIV. Yüzyılın başından itibaren ise Cenevizliler bu işte öncü oldu. Esir ticaretinin merkezi Cenevizlilerin en büyük ticaret kolonisi olan Kapa (Kırım) idi ve buradan her yıl on binlerce insan götürülüyordu. Ancak şunu ifade edelim ki Katolik kilisesi bu sürece mümkün olduğu kadar karşı çıkıyordu. Mısır’a giden gemilere rahipler çıkıyor ve içlerindeki Hıristiyanları ve aynı zamanda Hıristiyanlığı kabul etmeye istekli olanları gemiden indiriyordu. Gürcistan’a gelince, birkaç yabancı kaynakta Poti (Fasso) ve Tskhumi/Sokhumi (Sebastapol) esirlerin satıldığı noktalar olarak anılmaktadır.
XV. Yüzyılın ikinci yarısına kadar Gürcistan’dan esir götürülmesinin yaygın olmadığını, bunun da somut sebepleri olduğunu söylememiz gerekir. İlk olarak belirtilmesi gereken Gürcistan Krallığı'nın o dönemde birleşik ve güçlü bir devlet olduğu, ekonomik imkânlarının çok olması nedeni ile böyle bir şeye mecburiyeti olmadığıdır. Aynı şekilde hem devletin hem de özellikle din adamlarının bu işe karşı çıkmalarıdır. Petre Geraldi’nin verdiği bilgilerden de onun sadece bir zamanlar 100 Hıristiyanın esir olarak satıldığını işittiği anlaşılıyor [71] ve o bunu o dönem Gürcistan’ında yaygın bir şey olarak görmüyor. Gürcistan Krallığı'ndan Avrupa’ya ve ayn şekilde Mısır Sultanlığı'na giden esirler ya kaçırılmış ve gizlice çalınarak götürülmüş veya yine Kuzey Kafkasya’dan getirilenler buradan götürülmüştür. Kartuli Samartlis Dzeglebi isimli eserde görülüyor ki dini yönetim bu süreçle XV. Yüzyılın 70’li yıllarında kadar aktif olarak mücadele ediyordu ve bu suçu işleyenler ölümle cezalandırılıyordu. [72] Avrupa’ya gelince, XIII-XV. Yüzyıllarda esir ticareti özellikle Akdeniz bölgesinde çok yaygındı ve o esirlerin büyük çoğunluğu gerçekte Kafkasya’dan götürüyorlardı. Bu dönemde esirlerin önemli kısmını Altın Orda Devleti’nin egemenliği altında yaşayan halklar (Çerkesler, Tatarlar, Ruslar, Kıpçaklar, Alanlar, Dağıstanlılar vb.) oluşturuyordu.
Gürcistan Krallığı ile ilgili tam resmi göstermek için biz Avrupa arşivlerinin Karadeniz Bölgesi'nin farklı merkezlerinde oluşturulmuş belgelerini-verilerini sunabiliriz.
Tana kroniklerinde Gürcistan’dan neredeyse hiçbir esir kayıtlarda sabit değildir. En Büyük ticaret kolonisi Kapa’ya gelince (Kırım’da), 1289-1290 yıllarında Gürcülerden bahsedilmemiş fakat esirlerin %11’ini “Abhazlar” oluşturmaktadır. Daha sonra “Abhazlardan” da bahsedilmemektedir. Kapa ile ilgi bilgiler Şarl Varlinden’in “Ortaçağ Avrupasında Esir Ticareti” isimli eserinden alınmıştır [73]. Konstantinepol’e (İstanbul) gelince, birkaç defterde Abhaz esirlerden söz ediliyor, aynı şekilde Cakamo Badoieri’nin ortaçağ ticari kayıt defterinde de eşi görülmemiş bir oranda esirin toplandığı Venedik’de Gürcistan’dan da esir götürülmesi ile ilgili birkaç olay sabittir o da XV. Yüzyılda. Megrel (Laz) olarak ifade edilmiş Gürcülerin iki olayı 1422-1454 yılları arasında sabittir, yine başka noter sözleşmelerinde 13 “Abhaz” esir yazılmıştır. Mısır’a gelince, buraya esirleri farklı farklı ülkelerden götürüyorlardı ve esirlerin mutlak çoğunluğunu Kıpçaklar ve Çerkesler oluşturuyordu. Mısır’ı yöneten hanedanlar da önce Kıpçaklar olmuş, daha sonra bu değişmiş ve Çerkesler olmuştur [74]. Gürcistan Krallığı'ndan Mısır’a götürülen esirlerin oranı önemsiz düzeyde olmalıdır. Avrupa’nın başka bölgelerine gelince (Napoli, Sicilya, Fransa, Katalonya, Yunanistan, Kıbrıs vb.) Gürcistan’dan esir götürüldüğüne dair toplamda sadece birkaç olay sabit olup onlar esasen “Abhaz”dır ve bu da XV. Yüzyılın ortasındadır. En ilginç veriler ise Ceneviz Cumhuriyeti'nde yer almaktadır. Ceneviz Karadeniz Bölgesi'nden götürülen esirlerin başta gelen tüccarı idi ve aynı zamanda Karadeniz ve Azak Denizi havzasında onlarca ticaret kolonisini yönetiyordu. Ceneviz belgelerinde 1303 yılından itibaren “Abhaz” esirlerden söz edilmiş, Gürcüler ise (belgelerde “Megrel” olarak söz edilen) 1394 yılında yer almıştır. XV. Yüzyılın ilk çeyreğinde esirlerin %8,8-ini “Abhazlar” oluşturuyordu. 1425-1450 yıllarında ise esirlerin beşte biri “Abhaz” idi. 1450-1475 yıllarında onların yüzdesi %12 ve XV. Yüzyılın son çeyreğinde (artık Cenevizlilerin Karadeniz kıyısındaki birçok yerden çekilmeye başladığı zaman) %20.3-dür. Gürcülere gelince onların yüzde oranı XV. Yüzyılın dört çeyreğinde sırasıyla %0,7; %1; %1,5 ve %6’dır. [75] Böylece, toplamda Gürcistan Krallığı'ndan götürülen esirlerin oranı XIV-XV. Yüzyıllarda çok düşüktür fakat Gürcistan’dan götürülen düşük miktardaki bu esirlerin mutlak çoğunluğunu “Abhazlar” oluşturur. Bunun sebebi ne idi? O dönem Apkhazeti Eristaviliği'nin tüm XIV.-XV. Yüzyıl boyunca bugünkü Apkhazeti’nin dışında ve ötesinde olduğu biliniyor. Tam olarak bu dönemde Cenevizlilerin Gücistan’da ticaret kolonisi vardı. Apkhazeti Eristaviliği'nin sınırları ilk denizcilik haritalarından birinde sabit olup bu harita 1313 yılında İtalyan haritacı Pietro taradından yapılmıştır. Bu portolan haritasında Apkhazeti bölgesi (Auogasia) bugünkü Khosta’dan başlamaktadır [76].
Cenevizlilerin Gürcistan’da bulunduğu tüm periyot boyunca bu sınırın korunduğu bu yazılı belgelerde olduğu gibi kartografik haritalarda da onaylanmaktadır. Daha önce de birkaç defa belirtildiği gibi o dönemde Apkhazeti Eristaviliği'nde yaşayan halk Abaza-Adige kabileleri olup bunlara yaşadıkları yerin isminden dolayı «Abhaz» deniyordu. Belgelerde söz edilen «Abkhaz» esirler Apkhazeti Eristaviliği'nden götürülen insanlardır ve onların oranının nispeten yüksek olması birkaç faktöre bağlıdır.
Bu faktörlerden ilki, Gürcistan Krallığı'nın kuzeybatısında Gagra sırtlarının ötesindeki son ilinin Apkhazeti Eristaviliği olmasıdır. Dolayısıyla burayı kontrol etmek nispeten zordu, aynı zorluk din adamları için de geçerliydi. Biçvinta’da oturan katolikos-patrik Gagra sırtlarının ötesinde o süreci zor önlerdi ve bu sadece esir olayı için kendini gösteren bir durum değildi. Apkhazeti Eristaviliği hem yolcular için hem de tüccarlar için en tehlikeli bölge idi. Yukarıda söylediğimiz gibi Ambrogio Contarini’ye eşlik edenleri tam olarak Apkhazeti’de soydular. Sokhumi’de bulunan ticaret kolonisine de oradan saldırıyorlardı, Dadiani’ler de bu yüzden onlara karşı birkaç kez hücum etmek zorunda kaldılar. Son olarak 1290 yılının 27 Nisanında düzenlenen belgenin gösterdiğine göre İlhanlı Moğol Devleti gemisi Karadeniz’de Cenevizli mürettebat ile yüzüyor ve o zaman Gürcistan Krallığı sınırları içerisinde bir bölge olan bugünkü Cubğa-Tuapse yakınlarında tüccarları soyan korsanlarla mücadele ediyor. [77]
İkinci faktör Apkhazeti Eristaviliği'nde yaşayan «Abhazlar» arasında Hıristiyanlığın yaygın olmayışıdır. Onların çoğu pagandı bu yüzden de esir pazarına düşmeleri fazla engellenemezdi. Aynı zamanda yerel feodallerin de bundan çıkarı olduğunu belirtmek gerekir.
Son faktör olarak Avrupalı gezginlerin yazılarından da anlaşıldığına göre Abaza-Adige kabilelerinin üyeleri kendi aile fertlerini de, aynı şekilde kaçırdıkları başka insanları da yabancılara satıyorlardı [78]. Bu uygulamalarına daha sonraki dönemde de devam ettiler ve bu durum XIX. Yüzyıl Rus belgelerinde onaylanmıştır [79].
Birleşik Gürcistan Krallığının dağılmasından sonra ise, özellikle de bölgede Osmanlıların baskısı artınca bu süreç tamamen farklı bir hale geldi.
XIV-XV Yüzyıllardaki özel süreçlerin değerlendirilmesi sonucu şunlar söylenebilir:
• Bu yüzyıllarda, Gürcüce bir terim olan «Apkhazeti» ve «Abhaz» yabancı veya Gürcü kaynaklarına göre iki anlamda kullanılmaktadır. 1) Genel anlamda Gürcistan/Batı Gürcistan anlamına gelir ve genelde Gürcüleri/Batı Gürcistan ifade ederdi; 2) Apkhazeti Eristaviliği'nde yaşayan, Gürcü dünyasından olmayan Abaza-Adige dünyasının bir parçası olan halkı ifade ederdi; XV. Yüzyıldan itibaren bu ikinci anlamda kullanma eğilimi artıyor, dolayısıyla «Abhaz» genel enlamdaki Gürcü anlamını yitiriyor, nitekim devam eden yüzyıllarda da hem yabancılarda hem de Gürcülerde diğer anlamı yerleşmiştir.
• XIV-XV yüzyıllarda bugünkü Apkhazeti Bölgesi'nin bulunduğu yerin Samegrelo (Odişi) Eristaviliği sınırları içerisinde olduğu farklı farklı yazılı kaynaklarda ve kartografik haritalarda onaylanmaktadır. Aynı şekilde, bugünkü Apkhazeti Bölgesi'nde etnik olarak Gürcü halkın yaşadığı da yabancı (Arap, Avrupalı) kaynakların verdiği bilgilerde görülüyor; aynı zamanda bu yüzyıllarda halkı Gürcülerden oluşmayan o zamanki «Apkhazeti Eristaviliği» de Odişi (Samegrelo) Eristaviliği'ne bağlıydı.
• Aynı dönemde Kuzey Kafkasya’dan ve denize kıyı bölgeden (daha kuzeyden) Gürcistan Krallığı sınırları içine özellikle «Apkhazeti Eristaviliği'ne» «Apkhazeti»de yaşayan halkla akraba olan Abaza-Adige kabilelerin göçü oluyor, Gürcistan Krallığı'nın liderleri tarafından birkaç defa onlara karşı sefer yapılmıştı;
• XIV-XV yüzyıllarda Karadeniz havzasında esir ticareti yaygın olmasına rağmen Gürcistan Krallığı sınırları içerisinden götürülen esirlerin oranı döneme göre önemsiz düzeyde olup götürülen esirlerin de mutlak çoğunluğu Gürcistan Krallığı'nın en uzaktaki bölgesi olan dönemin Apkhazeti Eristaviliği'nden götürülen «Abhazlardan» oluşuyordu.
• XV yüzyılın ikinci yarısından itibaren bölgede durum değişiyor, Osmanlı İmparatorluğu sırayla tüm bölgeleri ele geçiriyor ve Karadeniz’i “Osmanlı gölü” haline getiriyor. Gürcistan Krallığı ise bu dönemde birkaç parçaya bölünüyor, ekonomi zayıflıyor, nüfus azalıyor, sınırların kontrolü zorlaşıyor ve ülkeyi farklı cephelerde onlarca savaş bekliyor. Cenevizlilerin Kafkasya’da bulunduğu dönemde Gürcistan’dan esir satılması minimum düzeyde iken bu dönemden sonra yaygın hale geliyor;
• Aynı dönemde «Apkhazeti Eristaviliği» halkı «Abhazlar» doğuya, Megrellerin (Lazlar) yaşadığı bugünkü Apkhazeti’nin olduğu topraklara doğru gelmeye başlıyor. Aynı dönemde Kuzey Kafkasya’dan yeni halk akımları da geliyor ve Gürcistan topraklarına yerleşiyor. Aynı zamanda denize kıyı bölgelerde (Tuapse tarafından) gelen Çerkes boyları tarafından topraklar ele geçiriliyor. Dağılmış olan Gürcistan Krallığı, kısa zaman sonra bu bölgelerin kontrolünü kaybediyor.
• XV. yüzyıl sonları XVI. yüzyılın başlarında «Abhazlar» Gagra’ya yerleşiyor ve daha sonra da buradan doğuya doğru geliyorlar. Aynı zamanda Kuzey Kafkasya dağlarından gelen kabileler de bugünkü Apkhazeti’nın dağlık bölgesini, ilk olarak da Bzipi vadisini ele geçiriyor.
Onise Gelaşivli
Gürcüceden Çeviren: Erdoğan Şenol (ერეკლე დავითაძე)
Kaynakça
[1] The Georgian Chronicle; Vol IV p 803 (Ge)
[2] The Georgian Chronicle; Vol IV p 803-804 (Ge)
[3] T'ovma Metsobets'i's History of Tamerlane and his successors: translated by Robert Bedrosian: 1987 | Online Library http://rbedrosian.com/tm2.htm
[4] Johannes de Galonifontibus - ''Libellus de notitia orbis'' IX,X,XI: Online - Буниятов З. М. Иоанн де Галонифонтибус. Книга познания мира // Сведения о народах Кавказа (1404 г.). — Баку: Элм, 1979.
http://www.vostlit.info/Texts/rus13/Galonifontibus/frametext.htm
[5] Abhandlungen der Historischen Classe der Königlich Bayerischen ..., Volume 7 ;p-103
[6] Evktime Takaişvili “Samegrelo’ya Arkeolojik Gezi-Eski Gürcistan; Cilt III; Tiflis 1913-1914; Sf. 132-133
[7] Strabo, Geography 11.2.14 / Strabo. ed. H. L. Jones, The Geography of Strabo. Cambridge, Mass.: Harvard University Press; London: William Heinemann, Ltd. 1924.
http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Strab.+11.2.14&fromdoc=Perseus%3Atext%3A1999.01.0198
[8] ''Le Périple de la mer Noire, par Arrien''/Henry Chotard,Paris 1860 ; p -30
https://archive.org/stream/lepripledelamer00arrigoog#page/n45/mode/2up
[9] ''Le Périple de la mer Noire, par Arrien''/Henry Chotard,Paris 1860 ; p -30,31
https://archive.org/stream/lepripledelamer00arrigoog#page/n45/mode/2up
[10] Gürcistan. Bizanslı yazarların Gürcistan hakkında verdiği bilgiler, S. Kaukhçişvili, Cilt II. Tiflis, 1965. Sf. 4-13
[11] Nicolas Sanson - Armenia maior, Colchis, Iberia, Albania / ex conatibus geograph. 1655; Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans CPL GE DD-2987 (10083)
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5963985f/f1.zoom.r=Colchide.langEN
[12] Guillelmo Del'Isle - Theatrum historicum ad annum Christi quadringentesimu in quo tum imperii Romani tu Barbarorum circumincolentiu status ob oculos ponitur. 1705 / Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-2987 (10285 B-10286 B) http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5962738s/f2.zoom
[13] The Georgian Chronicle ;Vol II p 201 (Ge)
[14]Petrus Vesconte,-[Atlas nautique de la mer Méditerranée et de la mer Noire / Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-687 (RES) http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5901108m/f4.zoom.r=+Atlas+nautique+de+la+Mer+M%C3%A9diterran%C3%A9e,+.langEN
[15]Albertinus de Virga - Carte marine d'une partie de l'océan Atlantique Nord-Est, de la mer Méditerranée et de la mer Noire 1409 /Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE D-7900 (RES)
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b59011076/f1.zoom
[16]Fac-similé manuscrit de la carte de la Mer Noire de l'atlas d'Andrea Biancho de 1436 conservé à la Marciana, ms 4783 / Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE D-7892 (RES)
[17]Atlas nautique de l'océan Atlantique Nord-Est, de la mer Méditerranée et de la mer Noire] / Gratiosus Beninchasa Anconitanus composuit Venetijs Anno domini MCCCCLXVI/ Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-2779 (RES)
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b59011091/f6.zoom.r=Atlas+nautique+de+la+mer++mer+Noire.langEN
[18] Atlas nautique de l'océan Atlantique Nord-Est, de la mer Méditerranée et de la mer Noire/Gratiosus Benincasa Anchonitanus composuit Rome Anno domini MCCCCLXVII -1467 / Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-1988 (RES)
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5901110p/f6.zoom.r=Atlas+nautique+de+la+mer++mer+Noire.langEN
[19] Voyages de Benjamin de Tudelle, autour du monde, commencé l'an 1173. De Jean du Plan Carpin, en Tartarie. Du frère Ascelin et de ses compagnons vers la Tartarie. De Guillaume de Rubruquin, en Tartarie et en Chine, en 1253 / Paris 1830 ; p – 200 http://www.archive.org/stream/voyagesdebenjam00ruysgoog#page/n204/mode/2up
[20] Géographie d'Aboulféda; traduite de l'arabe en français, et accompagnée de notes et d'éclaircissements par M. Reinaud ; Tome II, première partie Paris 1848 ; p - 38, 40, 41, 286, 287.
[21] XIV-XV Yüzyıl Arap Tarihçilerinin Gürcistan Hakkında Verdiği Bilgiler (El-Umar; El-Muhibbi; El-Kaşkaşi) Tiflis – 1988; Sf. 53.
[22] Atlas nautique de la Mer Méditerranée, de la Mer Noire et de l'Océan Atlantique nord-est/Diegus Home/ Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-2003 (RES) http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5901091s/f8.zoom
[23] Atlas nautique du monde/Ghisolfi, Francesco, Auteur présumé du texte
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5901119d/f13.zoom
[24] Voltuis, Vicentius Demetrius-Carta de las costas del mar Mediterráneo] Vincus. demetrius voltius Raguseus fecit Neapoli
http://bdh.bne.es/bnesearch/detalle/937839
[25] Seekarten von Battista Agnese Anno MDLIV.d.IV.May /National Maritime Museum, Greenwich, London
[26] Battista Agnese, Atlas nautique du Monde/Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE FF-14410 (RES)
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5901086g/f14.zoom.r=Battista+Agnese.langEN
[27] The Georgian Chronicle ;Vol IV p 278 (Ge)
[28] The Georgian Chronicle ;Vol IV p 278 (Ge)
[29]Marino Sanuto, I Diarii, vol. 8 Venezia, casa editoriale Italia; Editore: Guglielmo Berchet 1879
[30]Beri Egnatashvili,''The New Georgian Chronicle''-1940 p-49 (Ge)
[31] The bondage and travels of Johann Schiltberger, a native of Bavaria, in Europe, Asia, and Africa, 1396-1427 / Telfer, John Buchan, d. 1907; Bruun, Filip Jakob, 1804-1880London 1879 / p-43
https://archive.org/stream/bondagetravelsof00schirich#page/42/mode/2up
[32] The bondage and travels of Johann Schiltberger, a native of Bavaria, in Europe, Asia, and Africa, 1396-1427 / Telfer, John Buchan, d. 1907; Bruun, Filip Jakob, 1804-1880London 1879 / p-78
https://archive.org/stream/bondagetravelsof00schirich#page/78/mode/2up
[33] Ivane Javakhishvili- ''A History of the Georgian Nation'' - Tbilisi 1982/ p-220 (Ge)
[34] The bondage and travels of Johann Schiltberger, a native of Bavaria, in Europe, Asia, and Africa, 1396-1427 / Telfer, John Buchan, d. 1907; Bruun, Filip Jakob, 1804-1880London 1879 / p-153
https://archive.org/stream/bondagetravelsof00schirich#page/152/mode/2up
[35] Jehan de Wavrin ''Anchiennes cronicques d'Engleterre''; Tome III; Paris 1863; p-156-157
https://archive.org/stream/anchiennescronic03wavruoft#page/156/mode/2up
[36] Jehan de Wavrin /Georges Chastellain - ''Anchiennes cronicques d'Engleterre'' ;Paris 1859 ;Tome II ; p - 95-97
https://archive.org/stream/anchiennescroni03chasgoog#page/n111/mode/2up
[37] The bondage and travels of Johann Schiltberger, a native of Bavaria, in Europe, Asia, and Africa, 1396-1427 / Telfer, John Buchan, d. 1907; Bruun, Filip Jakob, 1804-1880London 1879 / p-99
https://archive.org/stream/bondagetravelsof00schirich#page/98/mode/2up
[38] Roselli, Piero/Carte marine de l'océan Atlantique Nord-Est de la mer Méditerranée et de la mer Noire/Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE C-5090 (RES)
[39] Atlas nautique de l'océan Atlantique Nord-Est, de la mer Méditerranée et de la mer Noire/Benincasa, Grazioso - Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-2779 (RES)
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b59011091/f6.zoom.r=Atlas+nautique+de+la+mer++mer+Noire.langEN
[40] Atlas nautique de l'océan Atlantique Nord-Est, de la mer Méditerranée et de la mer Noire/Benincasa, Grazioso/Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-1988 (RES)
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5901110p/f6.zoom.r=Atlas+nautique+de+la+mer++mer+Noire.langEN
[41] Atlas nautique de l'océan Atlantique Nord-Est, de la mer Méditerranée et de la mer Noire] / Gratiosus Benincasa Anchonitanus composuit Rome ano domini MCCCCLXVII
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b55000050r/f6.zoom.r=Grazioso+Benincasa.langEN
[42] Gratiosus Benincasa Anconitanus Composuit Ancone anno domini mcccclxx. Die viii Octubrie/The British Library
http://www.bl.uk/onlinegallery/onlineex/unvbrit/p/zoomify82767.html
[43] Fragment de la carte marine de Fréduce d'Ancone, tirée de la Bibliothèque de Wolfenbuttel /Bibliothèque nationale de France, GED-7690
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b84464984/f1.zoom.r=Carte%20%20%20de%20la%20Mer%20Noire.langEN
[44] Atlas de cartes marines de l’océan Atlantique, de la mer Méditerranée et de la mer Noire/1480
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b55002479t/f2.zoom.r=%20cartes%20%20%20%20marines.langEN
[45] Carte marine de la mer Méditerranée et de la mer Noire] / Petrus Roselli/Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE C-15118 (RES)
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5906261w/f1.zoom.r=+Piero+Roselli.langEN
[46] Carte marine portugaise de l'océan Atlantique Est, de la mer Méditerranée et de la mer Noire, connue sous le nom de portulan de Dijon/Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, Bibliothèque Municipale de Dijon, ms 550
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b550070791/f1.zoom.r=Portulan.langEN
[47] Carte de l'Océan Atlantique Nord-Est, de la Mer Méditerranée et de la Mer Noire] (Fac-similé manuscrit) / Salvat. de Pilestrina en Mallorques en lan MDXI/Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE AA-563 (RES)
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5905568h/f1.zoom.r=Salvat+de+Pilestrina.langEN
[48] Hieronymus /Carte de la Mer Méditerranée, de la Mer Noire et de l'Océan Atlantique nord-est]/Bibliothèque nationale de France, [Ge C 5100 Rés]
[49] Elie de La Primaudaie-''Études sur le commerce au Moyen Age; histoire du commerce de la Mer Noire et des colonies génoises de la Krimée'' ; Paris 1848; p-245
https://archive.org/stream/tudessurlecomme00primgoog#page/n273/mode/2up
[50] Secundo volume delle navigationi et viaggi raccolto gia da M. Gio. Battista Ramvsio; MDLIX ,Venetia / p-141,142
https://archive.org/stream/secundovolumedel00ramu#page/n343/mode/2up
[51] Het'um the Historian''History of the Tartars'' translated by Robert Bedrosian; Chapter 10 -The Kingdom of Georgia | Online Library : http://rbedrosian.com/hetum1.htm
[52] Het'um the Historian''History of the Tartars'' translated by Robert Bedrosian; Book III ;Chapter 47 -T'amar-Khan, Sixth Ruler of the Tartars, His Authority and Lordship over Subjects | Online Library : http://rbedrosian.com/hetum5.htm
[53] Di Marco Polo E Degli Altri Viaggiatori Veneziani Pi Illustri Dissertazioni del P. AB: D. Placido Zurla, Vol II ; Venezia 1818 ; p- 209
[54] Codice diplomatico delle Colonie Tauro-Liguri durante la Signoria dell'Ufficio di S. Giorgio: A. Vigna, Parte II, ASLSF,VII, 1871, p- 317-318.
[55] The Georgian Chronicle ;Vol IV p -284 (Ge)
[56] Mikheil Tamaraşvili “Gürcülerde Katolikliğin Tarihi”; Tiflis 1902; Sf.-594-495
[57] Mikheil Tamaraşvili “Gürcülerde Katolikliğin Tarihi”; Tiflis 1902; Sf.- 596
[58] Mikheil Tamaraşvili “Gürcülerde Katolikliğin Tarihi”; Tiflis 1902; Sf.-597-599
[59] D. Paiçadze. Avrupa Ülkelerinin Osmanlı Karşıtı Kolaisyonu ve Gürcistan; Tiflis 1989
[60] The Georgian Chronicle; Vol IV p -806 (Ge)
[61] Travels to Tana and Persia by Josafa Barbaro and Ambrogio Contarini; translated from the Italian by William Thomas, edited, with an introduction, by Lord Stanley of Alderley. 1873 New York; Ch apter II - p-117-122
https://archive.org/stream/travelstotanaper00barb#page/n135/mode/2up
[62] Travels to Tana and Persia by Josafa Barbaro and Ambrogio Contarini; translated from the Italian by William Thomas, edited, with an introduction, by Lord Stanley of Alderley.1873 New York ; Ch apter II - p-138-142
https://archive.org/stream/travelstotanaper00barb#page/n157/mode/2up
[63] Codice diplomatico delle Colonie Tauro-Liguri durante la Signoria dell'Ufficio di S. Giorgio: A. Vigna, Parte II, ASLSF,VII, 1871, p- 873-874
[64] Michele Giuseppe Canale ''Della Crimea, del suo commercio e dei suoi dominatori: dalle'' Volume II; Genova 1855; p- 337-338
http://www.archive.org/stream/dellecrimeadels00canagoog#page/n722/mode/2up
[65] The Georgian Chronicle; Vol IV p -807 / Vol II – p-342 (Ge)
[66] The Georgian Chronicle; Vol II,p-343 Ge)
[67] The Georgian Chronicle; Vol IV ; p-807 Ge)
[68] The Georgian Chronicle; Vol IV; p-390 Ge)
[69] Kartuli Samartlis Dzeglebi, Cilt II, Sf. 176-183
[70] B. Lomanidze, Gürcü Feodal Birliği Tarihinden (Senioriebi), Cilt I, Tiflis, 1966; Sf- 177-186
[71] Abhandlungen der Historischen Classe der Königlich Bayerischen ..., Volume 7 ;p-103
[72] Kartuli Samartlis Dzeglebi, Cilt II; Tiflis, 1970; Sf 225
[73] L'Esclavage dans l' Europe médiévale, Vol. 2, Italie, colonie italienne du Levant, Levant latin, empire byzantin/ 1955 ; p- 460 ;914 ;948.
[74] E. Ashtor, A Social and Economic History of the Near East in the Middle Ages. 1976./ p-281-282
[75] L'Esclavage dans l' Europe médiévale, Vol. 2, Italie, colonie italienne du Levant, Levant latin, empire byzantin/ 1955; p- 900; 901; 905; 906; 910
[76] Atlas nautique de la mer Méditerranée et de la mer Noire] / Petrus Vesconte de Janua fecit istas tabulas anno dni MCCCXIII-Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-687 (RES)
[77] Tamaz Beradze “Gürcistan Deniz Ticareti” – Tiflis; Sf. 27
[78] The bondage and travels of Johann Schiltberger, a native of Bavaria, in Europe, Asia, and Africa, 1396-1427 / Telfer, John Buchan, d. 1907; Bruun, Filip Jakob, 1804-1880London 1879 / p-50 https://archive.org/stream/bondagetravelsof00schirich#page/50/mode/2up Online Library : Иоганн Шильтбергер «Путешествие по Европе, Азии и Африке с 1394 по 1427 г.» Ch- 36 : http://www.vostlit.info/Texts/rus3/Schiltberger/frametext2.htm
79] Краткое обозрение Имеретии, Гурии, Мингрелии и Абхазии, сочиненное Его И. В. по квартирмейстерской части кап. Энсгольмом, 1819 г
Çeviri: İlker Şahin